27 Kasım 2015 Cuma

Osman Özsoy yazdı!

Bayramdan önce ifadeye çağırdılar.
Üç yıl önce siyasi aktörün,“GEL HOCAM, BİTSİN ARTIK BU GURBET, OLSUN ARTIK VUSLAT, TÜRKİYE SENİ ÖZLEDİ” dediği ay, zekatımın bir miktarına mahsuben bir yere 20 dolar İFTAR BAĞIŞINDA bulunduğum için ifade verdim.
Yani, sadece Allah’a karşı hesap verilmesi gereken bir ibadet ifa edilmiş...
Herhalde ülke artık ya halifelikle, ya IŞİD, Boko Haram, Taliban türü bir zihniyetle falan yönetiliyor olmalı ki, Osmanlı’da bile sorulmayan “fitre-zekatını neden verdin” sorusu bu ülkede sorulur olmuş.
Fitre-Zekatı veren kişi, kendi inanç iklimi içinde  “burası verilebilecek yer diye” düşündüyse, bundan kime ne?
Bağışı yaptığı anda, ilgili yerin hukuki sorun teşkil eden bir yönü yoksa, bundan kime ne?
Kurban derilerini spor kulüpleri bile topluyor da, iftar yemeği için yapılan bağışı sorguya konuya yapmak da ne oluyor?
Kaldı ki yaptığım bağışı, dünyanın önemli bir ülkesinde, başkonsolosun da onur konuğu olarak katıldığı ve Türkiye’nin tanıtımının da yapıldığı iftar programlı etkinliğe, çok cüz’i de olsa bir katkım olsun diye göndermişim.
İfade sırasında sorulan otuza yakın soru var...
Hiçbiri konuyla ilgili değil...
İfadesi alınmış gibi olsun diye hazırlandığı belli.
En ilgili gibi görünüp, güya bundan belki bir iş çıkarabiliriz deyip konuyu bir yerlere bağlamak istedikleri soru şu;
“Fethullah Gülen’i tanıyor musun?”
Cevabım şu oldu;
“Bu soruyu yazan herhalde şaka yapıyor olmalı... Bu ülkede yaşayıp da böyle bir soruya muhatap olan kişi eğer tanımıyorum diye cevap verirse, iki şeyden biri muhakkak yapılmalı. Ya akli melekeleri yerinde olmadığı için TIMARHANEYE, ya da devlet görevlisine YALAN BEYANDA bulunmaktan HAPİSHANEYE gönderilmeli...”
Ne demek Fethullah Gülen’i tanıyor musun?
Bırakın Türkiye’deki halkı, dünya liderleri arasında bile tanımayan var mı?
Dünyanın dört bir yanında yabancılar düşüncelerini araştırmak için adına enstitüler kuruyor, dünyanın en saygın ödülleri kendisine takdim ediliyor.
Sayın Fethullah Gülen, günümüz siyasetçilerinin top peşinde koşturduğu yıllarda bile, vaaz, hutbe, sohbet, konferans gibi kasetleri toplamda milyonlar satan tanınmış bir din adamıydı...
Kaldı ki aynı soruları Milli Güvenlik Kurulu, Bakanlar Kurulu, Yargıtay, Danıştay, Sayıştay, Anayasa Mahkemesi, Yüksek Askeri Şura gibi önemli kurumların üyelerinin ve tüm milletvekillerinin önüne bile koysalar, verecekleri cevaplar farklı çıkmaz.
Fethullah Gülen’i tanıyor musunuz sorusunun cevabı, bizim bilmediğimiz başka hangi kapıya çıkar ki? Buradan nereye varmak isterler?
“Fethullah Gülen’i tanıyor musun?” sorusu karşısında ifademde şunları da söyledim;
Tanımaz olur muyum? 32 yıldır medyanın içindeyim. Başta eski başbakanlardan Demirel, Ecevit, Erbakan, Çiller, Yılmaz, Akbulut, Gül olmak üzere, Türkeş ve Yazıcıoğlu dahil pek çok siyasetçinin, en çok da Başbakan Erdoğan’ın inanılmaz hayranlık ve hasretini dile getirdiği beyanlarından tanıyorum.
O kadar ki, bugüne kadar kimse kameralar ve milyonlar önünde GEL ARTIK dememişken, Erdoğan, BİTSİN BU GURBET, BİTSİN BU HASRET, OLSUN ARTIK VUSLAT SÖZLERİYLE, Sayın Gülen’i çok yakından tanıyanların bile, bir kez olsun sarf ettiğine şahit olmadığımız övgü dolu sözlerle kendisini davet etti. Bu ülkede yaşayıp Gülen’den bi-haber gibi davranmak gerçeğe uygun beyan olmayacağı gibi, tanımaktan dolayı suçlanmak da adil ve hakkaniyetli olmaz...” dedim.
Görebildiğimiz kadarıyla Fethullah Gülen, bildiğimiz aynı Fethullah Gülen.
Biz kendisinde bir değişiklik görmedik. Başkalarının kendisi hakkında düşüncesinde bir değişiklik olduysa, o da kendilerinin problemi diye düşünüyoruz.
17-25 Aralık’tan sonra pek çok canlı yayında şunu ifade ettim;
Bir kişinin, iki kişinin bir gecede aniden değişmesini ve farklı bir psikolojik boyuta geçmesini anlarım. Neticede sağlık sorunu herkes için geçerli... Her an her birimizin başına gelebilir. Ama milyonlarca kişi aniden savruluyor ve bir camia hakkında aniden farklı bir düşünce iklimine geçiyorsa, bunda bir problem var...
Yılbaşından bu yana elliyi aşkın şehre gittim. Gülen’le gönül bağı olanlarda 3 yıl, 5 yıl, 20 yıl öncesine göre çizgilerinde negatif anlamda bir değişiklik görmedim. Görseydim, onu da söylerdim...
Sayın Fethullah Gülen Türkiye’den ayrılalı 16 yıl 8 ay oldu.
Koca 17 yıl...
Gittiği yıl doğan çocuklar bu yıl üniversiteye başlayacak.
10 yaşında olan çocuklar şimdi 27 yaşında.
HİZMETE sempati duyduğu ifade edilebilecek insanların yüzde 80’i neredeyse kendisi gittiikten sonra akil ve baliğ olanlar, yani rüşde erenler...
Demek ki HİZMETE ilgi duymakla, kendisini görmek arasında bir bağ kurmak imkansız.. Kendisini görmeden tavsiyesi üzerine insanlık adına iyi olacağı düşünülen bir iyilik hareketine inanılıyorsa, Allah gecinden versin, bu dünyada olmadığında da bu ideale hizmet devam eder.
“Fethullah Gülen’i tanıyor musun?” sorusunun hukuki bir karşılığı yok, olsa olsa sosyal karşılığı var.
Kaldı ki, şimdilerde meydanlarda bir öfke ile bu işin tellallığını yapanlar, ellerini ovuşturarak kendilerine göre bir neticeye varmak isteyenler, ülkenin dört bir yanında gözaltına alınan insanlar kendisini bir kez bile görmemişken, kendileri yakın zamana kadar önünde diz kırıp oturan insanlardan oluşuyor...
Yıllardır bu insanları tanırım, ekranlarda konuşan önemli AKP’li siyasetçiler dışında, “Hocaefendi’nin bir emri, bir talimatı var mı, almaya gidiyorum” diyen hiç birine denk gelmedim. Siyasetçiler kendileri İTİRAF etsinler bakalım; Yanına gittiklerinde kendilerine bir talimatı olmuş mu? Eğer olmadıysa, hiç biri ortaya çıkıp, Gülen’in devleti paralel bir şekilde yönetme ve buna talip olma hevesi vardı iddiasında bulunamaz.
Açık bir şekilde yazıyorum; Şu an bu İYİLİK HAREKETİNE karşı yapılmakta olan işlem, bir SOSYAL SOYKIRIMDIR ve gelecekte bu şekilde anılacaktır.
Bu kadar büyük camia içinde yanlış yapanlar olmamış mıdır? Olabilir de...
Ama ortada dolaşan ve yandaş medyada dillendirilen iddialara bakıyoruz, görevini yaptığı için suçlanan insanlardan öte bir şey görmüyoruz.
İddialar her konuda olur. Kararı verecek olan yargıdır. Şu ana kadar kesinleşmiş hiçbir mahkeme kararı yoktur. Kimse bundan dolayı bir suçluluk duygusu hissetmesin.
Dün gece Can Dündar’ın MİT TIRLARI haberi nedeniyle tutuklandığı aynı dakikalarda, Rusya lider Putin, önceki gün vurduğumuz YARDIM KONVOYU değildi, radikal unsurlara silah sevkiyatı yapıyordu açıklaması yaptı. Şunu demek istiyorum; Şu an ülkede tartışma konusu olan pek çok olayı dünya da yakından takip ediyor. Süreç ve sonuçlarını da elbette takip edeceklerdir.
Sadece bir örnek vermek gerekirse, örneğin burada HAYIRSEVER diye ödül verilen kişinin İran’daki ortağı benzer işten İDAMLA yargılanıyorsa, iki uç noktada seyreden bu örneğin hiç mi ortası olmaz diye sormaz mı insan... Sanıyorum, uzak olmayan gelecekte tüm iddialar konusunda yargı hükmünü verecektir. Pek çok gerçeğin, ahiretten önce burada aydınlanmasını kim istemez?
Son olarak şunu ifade edeyim...
Yaptığınız hayır işlerinin ve HİZMETLERİN, Allah’ın hoşlanacağı, ülkenin de kural ve kanunları açısından hukuki sorun teşkil etmeyen ve insanlık açısından da yararlı işler olduğuna inanıyorsanız, tuttuğunuz yoldan,sırf fanilerin korkutma çabaları nedeniyle vazgeçmeyin.
Allah’ın yapmamızdan hoşlanacağına inandığımız şeylerden kullardan korkarak vazgeçmek, Allah’tan mı çok korkuyoruz, kuldan mı sorusunu da beraberinde getirir.
Aklımın erdiği kadarıyla, yapılan işlerde bir yanlışlık görmedim. Oğulları, kızları, gelin ve damatlarına bakarak, HİZMETİN yetiştirmeye çalıştığı insan profili konusunda kendileri de bireysel hükümlerini verebilirler.
Yargının konusuna giren işler konusunda ise, zaten bekleyip göreceğiz.
Kimse şimdiden peşin hükümlü olmasın, kimse kimseyi peşinen mahkum etmesin. Adil olan da budur.
Öyle hayırlı bir dönem geliyor ki, bugünleri yaşatanlara teşekkür bile etmek isteyeceksiniz. Merhum demişti, dersiniz...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder