13 Kasım 2015 Cuma

Osman Özsoy: 'Kasım geldi, elimde kapı gibi belge var...'

Hatırlayanlar olacaktır...
27 Nisan 2015 tarihinde bir televizyon kanalındaki konuşmalarım nedeniyle, 29 Nisan 2015 tarihinde Eminönü – Üsküdar seferini yapan vapurda gözaltına alınmıştım.
Neresinden baksanız sinematografik bir olay.
Canlı Bombaların kimler olduğunu biliyoruz ama, eyleme geçilmeden, patlatılmadan tutuklamak HUKUKA UYMAZ denilen ülkede, iki çift sözümden dolayı apar topar vapurda gözaltına alındım.
Sanırsınız ki, sanki rampadan füze fırlatılacak da, geri sayım çoktan başlamış, harekete geçmek için beni bekliyorlar...
Her neyse, emniyet ve savcılıktaki sorgunun ardından ertesi günü mahkemeye sevk edildim.
Bahsi geçen televizyon programında, DÜNYA BASIN TARİHİNİN EN KEPAZE DÖNEMİ YAŞANIYOR demiştim. Savcı bunu da sordu... Bir iletişim profesörü böyle bir iddiada bulunmuşsa, bunun karar yeri mahkemeler değil, medya alanında çalışan diğer bilim insanlarının,“öyle değil, böyle...” diye, kendi karşı tezlerini sunacakları akademik mahfillerdir dedim.
“Başbakanın arkasında yıllar evvel kıldığın namazı kaza etmişsin” diye de soruldu.
Ülkemizde İran İslam Devrimi, Boko Haram, Taliban ya da IŞİD’vari bir rejim değişikliği oldu da, benim mi haberim olmadı. Hangi namazı hangi gerekçeyle kaza ettiğimi sorgulamak, laik Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinin görev alanına mı girmeye başladı dedim.
Anayasa Mahkemesi, TSK gibi, laiklik konusunda duyarlı kurumların kulakları çınlasın... Artık fitre ve zekatı nereye verdiniz diye de soruyorlar emniyet ve adliyelerde...Yakında zekat verilip verilmediğini de sorarlar. Ola ki bu tür dini hassasiyetleri varsa, onlar da hazırlasınlar cevaplarını.  Ola ki bir gün onlara da sorarlar... Çünkü 18 Eylül tarihinde bana, zekatıma mahsuben verdiğim iftar parasını sordular...
Hani bir zaman ülkede bir konu söz konusu olmuştu da, ''Mahkeme söz söyleme hakkına sahip değil. Söz söyleme hakkı ulemanındır'' demişlerdi...  O günler az çok geldi... Bu gidişle artık kalkar Anayasa Mahkemesi... Köşe yazarı fetvacılar, yol gösterirler ülkeyi yönetenlere...
Şu satırları bile, nereden bir kulp bulsak da, yargıda süründürsek diye okuyan siyasi çevreler var artık ülkede. Mahkemelere telefonla talimat veriyorlar.
Her neyse...
Savcılık sorgusunun ardından mahkemeye çıkarıldım, sonrasında tutuksuz yargılanmak üzere 30 Nisan akşamında serbest bırakıldım. Bunların görüntüleri kaydediliyorsa, keşke yayınlansa...
Sonradan e-devlet adresimden öğrendim ki, hakkımda bir iddianame hazırlanmış ve mahkeme tarafından da kabul edilmiş. Mahkeme tarihi olarak da 6 ay sonrası, 20 Ekim 2015 tarihi belirlenmiş.
İddianamede, 27 Nisan 2015 tarihinde bir televizyon kanalında sarf ettiğim; “Bakın bu süreci 3-5 tane yiğit adam sona erdirir, biraz daha gitsin böyle onda problem yok, zaten Ak Parti seçimde % 60 da oy alsa bu dönem ve bu süreç bitmiştir, herkes bunu bir defa bilsin, tabii yaşadığımız şeylerin oyla, sepetle, sandıkla bir alakası yok, bu konuda herkes rahat olsun...” şeklindeki sözlerim yer alıyordu...
Evet, hepsi bu kadar... Tek cümle...
Hazırlanan iddianamede, havuz medyasının ülkeyi ayağa kaldırdığı ne kaza edilmiş namazım, ne de DÜNYA BASIN TARİHİNİN EN KEPAZE DÖNEMİNİ YAŞIYORUZ  şeklindeki iddiam yer alıyordu. Demek ki yargı mensupları da, buna karar verecek yerin mahkemeler olmadığı konusunda aynı fikirdeymişler.
TCK’nın TCK 213/1 Maddesinde yer alan; “Halk Arasında Korku Ve Panik Yaratmak Amacıyla Tehdit” suçlamasıyla yargılandım. Halbuki iddianamede yer alan sözlerimin sonu bile, halka yaptığım HERKES RAHAT OLSUN şeklindeki ifademle bitiyordu.
“Ak Parti seçimde % 60 da oy alsa bu süreç bitmiştir” şeklindeki sözlerimle, kimi havuz medyası Erdoğan’ı, kimi de Davutoğlu’nu tehdit ettiğimi iddia ediyordu.
Mahkemede de izah ettim.
Türk Dil Kurumu (TDK) SÜREÇ kelimesinin anlamını; “Belli bir düzen veya zaman içinde tekrarlanan, ilerleyen, gelişen olay ve hareketler dizisi, vetire, proses...” olarak vermektedir. Yani kişiler değil, olaylar manzumesi...
Çünkü sosyolojik süreç devam ettiği sürece, aynı iklim başka karakterler de üretir ve kendini tekrar ederek devam eder.
Dikkat ediniz, iddianamede yer alan 27 Nisan tarihli sözlerimde, Ak Parti seçimde % 60 da oy alsa bu süreç bitmiştir” diyorum.
...ve ben bu sürecin bittiğine dair gerçeği, ekleriyle 16 sayfa tutan savunmamla detaylı bir şekilde ortaya koydum ve 20 Ekim tarihinde BERAAT ettim.
Elimde KAPI GİBİ mahkeme kararı var.
Artçı sarsıntıları az çok sürecek olsa da, bu süreç sosyolojik olarak bitmiştir.
Şunu da ekleyelim...
Siyaset Sosyolojisi üzerine çalışan bir bilim insanı olarak, kendi analizlerimden yola çıkarak, ilki 2014 yılı Haziran ayında, yani bir buçuk yıl önce olmak üzere, 2015 yılı Kasım ayında bu kasvetli sürecin büyük ölçüde sona ereceği ve 2016’ya daha umutlu bir Türkiye’de gireceğimiz yönündeki düşüncelerimi gerek canlı yayınlarda, gerekse de yazılarımda dile getirdim.
Tarık Toros’un 30 Aralık tarihli programında da, bunu daha sembolik hale getirerek, 1 Kasım tarihi verdim. Kasım ayıyla ilgili yaptığım öngörülerimin hiçbiri seçimlerle değil, sürdürülebilir veya sürdürülemez gelişmelere dayalı sosyolojik analizler ve süreçlerle bağlantılıydı. Yazılarımı  takip edenler şahıslara değil, sosyolojik süreçlere dayalı değerlendirmelerde bulunduğumu bilirler.
HİZMET HAREKETİ 2 yılı aşkın süren onca tezvirata rağmen, süreçten alnının akıyla çıkmıştır. Ortada dolaşan iddia çok, henüz kesinleşmiş hiçbir mahkeme kararı yok. Siyasiler ve MGK değil, Yargıtay nihai kararı verinceye kadar herkes MASUMDUR. Bu böyle biline...
HİZMETE yakın kurumların geçirdiği denetimin yüzde 1’ini benzer diğer kurumlar geçirseler, bu kadar eksiksiz çıkmaları kolay olmazdı. Bunu bizzat kendileri de dile getiriyorlar. HİZMETE yakın kurumların yasaların gereğini yapmadaki özenini, bir zamanlar kendimçalıştığım için de biliyorum.
Manisa’da KELEPÇE vurulmuş HAYIRSEVERLERE yapılan HUKUKSUZLUĞU ve İNSANLIK DIŞI UYGULAMALARI görünce, konferans amacıyla gittiğimde illerde tanıdığım 8-10 farklı şehirdeki hayırseverleri aradım. Bu görüntüler oralardaki arkadaşları nasıl etkiledi diye sordum.
Bana verilen cevap, arkadaşlar yaptıkları işlerde bir hukuksuzluk, inanç ve ideal açısından bir sorun, adanmışlık açısından bir yanlışlık olduğunu düşünmüyorlar. Değil kelepçe vurmak, İDAM DA etseler,bu hayır yolundan dönme niyetinde değiller şeklinde oldu.
Samimiyetsizce, gayretsizce ve kişisel beklenti ile işin kıyısında dolaşanların, yaklaşık iki yıl önce zaten ilk fırtınadauzaklaştığını, yaşanan hadiselerin kalanların inancını daha da artırdığını ifade ettiler.
BİTMEK deyince sizler ne anlıyorsunuz bilemem...
Bu inançtaki insanların ellerinden canları dahil her şeylerini alsanız da, BİTİRMİŞ OLMAZSINIZ...
Gazetelerini, televizyonlarını, okullarını, tüm kurumlarını alsanız da, iklim uygun düşünce üç beş ayda yenisini kurarlar. Yeni HİZMET stratejileri geliştirerek Allah rızası için ülkeye ve insanlığa HİZMET etmeye devam ederler. Gittiğim yerlerde görüyorum; Adanmış RUHLAR tüm zindeliğiyle ayaktalar. Ve her gün, bir önceki günden daha enerjikler. Süreç doping etkisi yapmış maşaAllah...
MHP lideri Devlet Bahçeli, 4 yıl önce, Sayın Fethullah Gülen’e bir çağrıda bulunmuş ve HİZMETE yönelik çalışmalarına biraz ara vermesini istemişti. Bu çağrı üzerine, Yeni Şafak gazetesinde 17 Mayıs 2011 tarihinde kaleme aldığım Fethullah Gülen vazgeçse bile...” başlıklı yazıda, “Hocaefendi bile vazgeçse, bu kutlu yolculuk artık devam eder gider...” yazmıştım.  Şahıslarla kaim olan bir olgu değil, samimiyetle omuz vermek isteyen herkese açık olan, insanlık tarihinin en büyük iyilik hareketidir söz konusu olan...
Artık şu gayet net;
BİTENLER, ellerine kelepçe vurulanlar değil, bu İNSANLIK DIŞI uygulamayı onlara reva gören tepeden aşağıya tüm zihniyettir... Bu gerçeği tüm dünya gördü, hikmeti her ne ise, içeridekilerin görmesi için biraz daha zamana ihtiyaç var.
Şuna emin olunuz, siz kazandınız...
Kader denk çizgisinde her şey, sonuçları sonraki asırlara uzanacak şekilde lehinize gelişiyor..
Sözlerim kifayet etmiyor, ifade yeteneğim zayıf... Ev köy ortaya koydum, karşıma iddiaya giren çıkmadı. Sizleri inandırmak için ne yapabilirim bilemiyorum... Hani bir değeri ve karşılığı olsa, hayatım üzerine bile temimat verebilirim.
O kadar inanın, o kadar emin olun...
BİTEN SİZ OLMADINIZ...
7 ay önce, yüzde 60 da oy alsalar, SÜREÇ BİTMİŞTİR demiştim..
Şaka gibi ama, elimde mahkeme kararı bile var...
Dikkat ediyorum, “bana hani Kasımdı” diye soranların çoğu, hiçbir gayret göstermeden, emek vermeden, oturduğu yerden olan biteni izleyip geyik derdinde olanlar...
Sizleri bilemem... Kendi adıma “Bitmekten” neyi anlıyorsam, o anlamda benim açımdan vüzuha kavuşmuştur mesele. Gerçeğin ne olduğu konusunda mutmaindir gönlüm... Kelepçeyi, tarih huzurunda kendi ellerine vurdu zalim pençe...
Seçim siyasetçilerin gündemi... Bizim seçimimiz, her şart altında HİZMETE devam yönünde...
Gündeme çok takılmayın. O ne demiş, bu ne demiş boş laflara kulak vermeyin.
Tarih, o gün konuşulanlarla değil, yarına kalanlarla devam eder yolculuğuna...
Yolunuz açık olsun...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder