Muğire
bin Şu'be, Muaviye'ye hilafetin sürekli Beni Ümeyye'nin elinde kalması
için oğlu Yezid'i veliahd ilan edip ona biat almasını tavsiye etmişti,
Muaviye de öyle yaptı.
Babasının
ölümünden sonra Yezid rıza veya baskıyla biat istemeye başlayınca Hz.
Hüseyin ayaklandı. Çünkü Hz. Hasan'la Muaviye'nin yaptığı anlaşmaya göre
Muaviye'den sonra hilafet Hz. Hasan'a veya Hz. Hüseyin'e geçecekti,
Muaviye anlaşmaya bağlı kalmadı.
Belki
Hz. Hüseyin Yezid'e biat etmeyip Medine'de kalmakla yetinecekti, onu
kıyama sevk eden faktörlerden biri Kufelilerin ona üst üste mektuplar
gönderip Yezid'i devirmeye teşvik etmeleriydi.
Hz.
Hüseyin (r.a) Kufe'ye gitmek üzere yola çıktı, yolda ünlü şair
Ferazdak'a rastladı. Ferazdak ona geri dönmesini öğütleyip şunları
söyledi: “Onların kalpleri seninle ama kılıçları sana karşı olacaktır!”
Azibu'l Hicanet denen yere geldiğinde de Hz. Hüseyin karşılaştığı dört
atlıya Kufelileri sordu. Ona “Kufelilere bol miktarda rüşvet dağıtıldı,
sana destek vermeyecekler.” dediler. Hz. Hüseyin, bir kere azmettiği
için “Allah'ın dediği olur.” deyip yola devam etti. Yol boyunca onu Hür
bin Yezid'in komutasında bin kişilik bir ordu takip ediyordu. Derken bir
süre sonra Kerbela denen mevkide Sasani İmparatorluğu'na son veren
Kadısiyye Savaşı'nın kahramanı büyük sahabe Sa'd bin Ebi Vakkas'ın oğlu
Ömer bin Sa'd, 4 bin kişilik ordusuyla çıkageldi. Hz. Hüseyin durumun
ciddiyetini anlamıştı, Ömer'e üç seçenek sundu: a) İzin verin, Medine'ye
geri döneyim; b) Yezid'le konuşarak ihtilafı çözelim; c) Sınır
bölgelerinden birine gideyim. Ömer bu teklife sıcak baktı, kendisini
bilgilendirdiği Yezid'in Kufe Valisi İbn Ziyad da, teklifin işe
yarayacağını düşündü ama danışmanı Şimşir bin Zi'lcuşan, ele
geçirilmişken Hüseyin'in infaz edilmemesinin vahim hata olacağını
söyleyince İbn Ziyad, Ömer'e şu talimatı gönderdi. “Önce Yezid'e biat
etsinler. Hüseyin ve arkadaşlarına su vermeyin. Nasıl Osman mahrum
kaldıysa onlar da bir damla sudan mahrum kalsınlar. Emirlerim açıktır,
teslim olursa bana canlı olarak gönder, direnirse kanını dök, hak ettiği
şekilde vücudunu parça parça et, cesedini atlara çiğnet, çünkü o bir
asidir ve cemaati terk etmiştir.”
Katliamdan
önce gece gizlice Hz. Hüseyin ile Ömer bin Sa'd bir araya geldiler.
Taberi ve İbn Esir'in kayıtlarına göre Hz. Hüseyin ona “Ordularını
Kerbela'da bırak, seninle Yezid'e gidelim.” teklifinde bulundu. Ömer
“Bunu yapacak olursa evini yerle bir edeceklerini” söyledi. Hz. Hüseyin
“Evini yeniden yaparım.” deyince, Ömer “Bütün malımı mülkümü müsadere
ederler.” dedi. Hz. Hüseyin Hicaz'daki malı mülkü için garanti verdiyse
de, Ömer kabul etmedi.
57
yaşında şehid edilen Hz. Hüseyin şöyle diyordu: “Ben kimin canına
kıydım ki, beni öldürmek istiyorsunuz? Kimin malını gasbettim? Söyleyin,
suçum nedir?”
İbn
Ziyad'ın talimatı ve Ömer bin Sa'd'ın kararlılığı anlaşıldığında, onu
Kerbala'ya kadar takip eden Hür bin Yezid, vicdanı infiale uğramış
vaziyette “Allah'a andolsun cennetle cehennem arasında seçim yapıyorum,
vücudum lime lime olsa da bunu günahlarımın kefareti sayıyorum.” deyip,
ordudaki görevini bırakıp Hz. Hüseyin'in tarafına geçti, Hz. Hüseyin
onun için şefkatle dua etti.
Kerbela
olayının üzerinde durulması gereken birkaç boyutu var. Bir boyutu da
Kufelilerin tavır ve tutumudur. Hz. Hüseyin'in davasında yüzde yüz haklı
olduğuna kalpleriyle inanan Kufeliler onun yanında yer almadı. Bir
bölümü korktular; bir bölümü iktidarın yanında yer alarak çıkar
sağladılar, bir bölümü de “Nemelazım, bana dokunmayan yılan bin yıl
yaşasın” dediler.
Bizim
tarihimizin temel siyasi kodlarını Hz. Osman'ın şehadetiyle başlayıp
“kerb-u bela”nın toprağında yaşanan dramlar, travmalar tayin etmiştir.
Yönetimler de, halk da değişik biçimlerde yüzyıllarca aynı refleksleri
göstermektedirler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder