"Gazeteciler Yazarlar Vakfı'nın düzenlediği geleneksel iftar yemeğinde iş, medya, akademi ve sanat dünyasından isimleri bir araya getirdi. İftarda Fethullah Gülen'in mesajı da okundu."
GYV'nin Hilton Otel'de düzenlediği geleneksel iftar programına;
GYV Genel Başkan Yardımcısı Cemal Uşşak, Zaman Gazetesi Genel Müdürü
Ekrem Dumanlı, Cihan Haber Ajansı Genel Müdürü Abdülhamit Bilici,
Samanyolu Haber TV Genel Yayın Yönetmeni Metin Yıkar, Dünya Ehli Beyt
Vakfı Başkanı Fermani Altun, Dünya TV Genel Yayın Yönetmeni Remzi
Ketenci, Edebiyatçı Yazar Yavuz Bülent Bakiler, Meydan Gazetesi Genel
Yayın Yönetmeni Levent Kenez, eski milletvekili İlhan İşbilen, eski
milletvekili İdris Bal, Ahmet Turan Alkan, Mümtazer Türköne, Nuriye
Akman, Modacı Neslihan Yargıcı, çok sayıda gazeteci, iş adamları, akademisyen, tutuklu polislerin aileleri, Soma şehitlerinin aileleri katıldı.
İftarın
ardından kürsüye çıkan Cemal Uşşak, daveti kabul edip gelenlere
teşekkür ederek konuşmasına başladı. Uşşak, "Bunca farklılıkla bir arada
yaşayan devasa bir aileyiz. Çoğuz ve çeşitliyiz, iyi ki de böyleyiz,
zira insana dair güzellikler ancak farklı renklerin bir arada
bulunmasıyla ortaya çıkıyor. Bu güzel ülkenin renkli çocukları olarak
bizler eşine az rastlanır bir tarihi tecrübenin; barış içerisinde bir
arada yaşama tecrübesinin üzerinde yaşıyoruz. Bin yılı aşan bu tecrübe,
acısıyla tatlısıyla, inişiyle çıkışıyla bizim hikâyemiz ve bu hikâye
geleceğe dair ümitlerimizin de esin kaynağı.” ifadelerini kullandı.
GÜLEN'DEN MESAJ OKUNDU
Programda GYV Onursal Başkanı Fethullah Gülen Hocaefendi'nin güne ilişkin mesajı da okundu. Gülen, iftar programına özel verdiği mesajda şu ifadelere yer verdi:
Programda GYV Onursal Başkanı Fethullah Gülen Hocaefendi'nin güne ilişkin mesajı da okundu. Gülen, iftar programına özel verdiği mesajda şu ifadelere yer verdi:
"Kendimi
bildim bileli, hiç kimsenin soy, renk, din, inanç, mezhep ve düşünce
farklılığı gibi hususlardan ötürü hor görülmediği, sürekli barış içinde
beraber yaşamanın ve insanî güzelliklerde buluşmanın vesilelerinin
araştırıldığı, “herkesi kendi konumunda kabul ve herkese saygı” ahlakının
hâkim bulunduğu ve içteki bu birlik beraberlik ruhuyla dünya
muvazenesinde de denge unsuru olabilmiş bir Türkiye hayal ettim.
Aslında, bu akşamki iftara ev sahipliği yapan Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı
da işaret ettiğim mülahazalar üzerine kuruldu ve o istikamette
faaliyetlere koyuldu. Vakfın ilk programından itibaren yıllardan beri
birbirine küs yaşayan farklılaştırılmış ve düşman kutuplar hâline
getirilmiş pek çok kimse onun sevgi atmosferine koşmaya başlamıştı.
Doğrusu bu, onların kendilerine yönelmeleri, kendilerini bir kere daha
keşfetmeleri demekti. Çok iyi hatırlıyorum, birbirinin elini ürkek ürkek
sıkan kimselerin, biraz beraber bulunduktan sonra “Meğer hep
aynı düşünüyormuşuz!” ve “Meğer birbirimize ne kadar da yakınmışız!”
dediklerini. Bütün bunlar, Cenâb-ı Hakk’ın değerlendirmemize sunduğu
fırsatlardı; ama bilmem ki bu fırsatları tam değerlendirebildik mi!
Keşke değerlendirebilseydik!
KEŞKE O SEVGİNİN ÖNÜ HİÇ KESİLMESEYDİ
KEŞKE O SEVGİNİN ÖNÜ HİÇ KESİLMESEYDİ
Evet,
bir dönemde şöyle-böyle ayrıştırılmış, sun’î gerginliklere çekilmiş ve
kavgaya kilitlenmiş değişik kesimlerin birbiriyle kucaklaşmaya ve sarmaş
dolaş olmaya başladığı ve kendi kendimize reva gördüğümüz gurbet
yıllarını arkada bıraktığımız o günler çok verimli günlerdi. Fakat
acıdır, yapılan onca olumlu işin görülmemesi, takdir edilmemesi bir
yana, o istikametteki aktiviteler birer cinayet gibi gösterilmek
istendi; istendi ve bir mânâda dinamitlendi.
Şimdilerde o fevkalâde büyülü ve ümitle tüllenen günleri, saatleri ne zaman düşünsem, “Keşke o sevgi ve diyalog çağlayanının önü hiç kesilmeseydi!”
deyip iki büklüm oluyorum. Ne kadar arzu ederdim, o nazlı nazlı bir
araya gelişlerin, o yürekten birbirini selâmlayışların ve o sımsıcak
akşamların devam etmesini! Hâlâ hatırlayabiliyorum, o samimî hislerin, o
gönüllerden kopup gelen seslerin, o temel değerlerimize saygı
çerçevesinde ortaya konan düşüncelerin iç dünyamızda uyardığı heyecanı,
birlik ve beraberliğimiz adına hâsıl ettiği imanı ve ümidi.
DÜŞMANLIK DUYGULARI HORTLAMASAYDI
DÜŞMANLIK DUYGULARI HORTLAMASAYDI
Eğer
bir gün şeytan gelip aramıza girmeseydi ve fena huylara açık
tabiatlardaki düşmanlık duygularını hortlatmasaydı, mızrabını yemiş bam
telinden yükselen sesler gibi her yörede duyulan o heyecanlı nağmeler, o
birbirine ulaşan eller ve birbirinin meziyetini mırıldanan diller hep
aynı şeyleri söylemeye devam edecek ve o mütekabil saygı, hürmet
teâtîleri sürüp gidecekti.
Her
şeye rağmen, hep ümitle tüllenmiş o âhenkli, hatta biraz da âlâyişli
toplanmaların, geliş gidişlerin farklı bir çizgide de olsa hâlâ devam
ettiğini görüyor ve müteselli oluyorum. Şartların, konjonktürün
gerektirdiği farklılık mahfuz; aynı üslûp, aynı eda, aynı düşünce ve
aynı mülâhazaların binlerce, yüz binlerce sevgiyle çarpan sine
tarafından temsil edildiğinde de tereddüdüm yok. Yakın bir gelecekte o
zevk-u şevk akşamlarının mazidekilerini aratmayacak bir coşkuyla yeniden
yaşanacağına ve her yanda sevgi soluklayıp duranların nefeslerinin
duyulacağına inanıyorum.
Bu hislerle, “Hayallerimdeki Türkiye” temalı iftarınızın bereketli olmasını diliyor; herkese selam, hürmet ve teşekkürlerimi arz ediyorum.”
SOMA ŞEHİTLERİNİN AİLELERİ DE İFTARDAYDI
GYV'nin
iftarında Soma'da maden faciasında şehit olan bazı işçilerin aileleri
de hazır bulundu. Davetten ve kendilerine verilen önemden dolayı GYV'ye
teşekkür eden aileler, hukuk mücadelelerinin devam ettiğini ancak mevcut
adalet sisteminden ümitvar olmadıklarını söyledi.
Soma
faciasında eşini kaybeden Naciye Kaya, “Vakfa daveti için teşekkür
ederim. Çok mutlu olduk, bizim için değişiklik oldu. Şu an değişen
hiçbir şey yok. Acılar bizim için hiçbir zaman hafiflemez. Adalet
peşindeyiz, adalet arıyoruz. Adalet yerini bulur mu, Türkiye’de de pek
sanmıyorum. Soma’nın durumu belli.” şeklinde konuştu.
Oğlunu,
kardeşini ve teyzesinin oğlunu faciada kaybeden Hatice Öztürk de
gözyaşlarına hakim olamadı. Güçlükle konuşan Öztürk, “Bizim acılarımız
ömür boyu dinmez. Hem evladımı hem kardeşimi hem teyzemin oğlunu 3 tane
şehidim var benim. Acılarımız biz ölürsek ancak o zaman diner. Oğlum 6
aylık evliydi henüz.” dedi.
POLİS AİLELERİ: BURADAKİ İNSANLARIN DUASINI GÖTÜRECEĞİZ
17-25
Aralık büyük yolsuzluk operasyonu sonrası tutuklanan polislerin
aileleri de iftardaydı. Eski TEM Şube Müdürü Yurt Atayün'ün kızı Elif
Atayün, iftara ve babasının yaşadıklarına ilişkin şunları söyledi: “Yaklaşık
bir yıl olacak. Bu babamdan ayrı geçirdiğimiz ikinci Ramazan. İnşallah
ayrı geçirdiğimiz üçüncü bayram olsun istemiyoruz. Böyle güzel bir
organizasyona bizi davet ettiler. İsterdik ki bugün babam da yanımızda
olsun, bu duyguları birlikte paylaşalım. Ama biz biraz buruğuz. Yarın
açık görüşte onu göreceğiz. Bayramda yanımızda olsun, evimizde olsun
istiyoruz. İnşallah inşallah bir an önce demokrasinin işlediği günlere
kavuşmayı istiyoruz. Bir yıldır delilleri ortaya koyamıyorlar.
İddianameyi hazırlamıyorlar ki tahliyeler gerçekleşmesin diye. Bugün
tahliye haberleri aldık, bu da bizler için umut oldu. İnşallah biz de
güzel günlere kavuşacağız. Bu güzel ortamdaki insanların selamlarını ve
dualarını ileteceğim babam.”
Komiser Hüseyin Korkmaz'ın Güney Koreli eşi Leyla Korkmaz da “Hayırlı
bir zamanda çıksınlar istiyoruz. Bugün Silivri’de görüştük. Onlar
Ramazan’ı çok iyi değerlendiriyorlar. Biz de mümkün olduğunca onları
desteklemeye çalışıyoruz. Tuvalete çok yakın bir yerde iftar
yaptırıyorlarmış. Kapılarda kilit olmadığı için biri lavaboya giriyor
birisi dışarıda yemek yiyor. O kadar dar alanda bile çok değerlendiriyor
diye duydum. İçeride hep dua, Kur’an, namaz dolu dolu geçiriyorlarmış.” şeklinde konuştu.
FERMANİ ALTUN: ZALİMLER SALTANATTA, ZULÜMDE YARIŞIR
Yaşanan
ayrışmalara ve IŞİT tehlikesine dikkat çeken Dünya Ehli Beyt Vakfı
Başkanı Fermani Altun, duygularını şöyle dile getirdi: “Bir avuç
terör grubu yüzünden büyük sorunlar yaşanmakta. Bunu empoze edenler
dünyadaki din adına zalim din zalim dindarlardır. Zalim dindarlar cahil
dindarları kullanıyorlar. Burada ehli kamil olanlara büyük görev
düşüyor. Hangi inançtan, hangi meşrepten olursa olsun, nasıl inanıyorsa
inansın ehli kamillerin hepsi ittifakta yarışan ve hak yolunda olan
mübareklerdir. İslam’ı kurtarmamız lazım. Dünyayı bu terör vahşetinden
kurtarmamız lazım. Buna öncülük yapan, zemin hazırlayan güçlerin
yargılanmasını istiyoruz. Türkiye de en büyük hedeflerinin başındadır.
Irak’ta Suriye’de yaşanan vahşetler adım adım Türkiye’ye taşınmaktadır
hem uluslararası güçler tarafından hem Türkiye’deki yanlış politikalar
yüzünden. O bakımdan yapılan ayrım ve ayrışmalar alt zemini
hazırlamaktadır. Türkiye hem elini hem gövdesini bu vahşetin içine
sokmuştur. Ehli kamil Müslümanların kucaklaşmasının dünden daha çok
zamanı olduğunu söyleyebilirim. Adaleti, hakkı, hukuku, demokrasiyi
paylaşmayı, dayanışmayı, beraber yaşamayı tesis etmemiz gerekiyor.
Tüm insanlığın ve İslam aleminin de iki büyük düşmanı vardır; cahiller ile zalimler. Ehli kamil olanlar ittifakta yarışırlar. Cahiller ihtilafta yarışırlar, kavgada yarışırlar. Zalimler çıkarda, mevkide, saltanatta, zulümde yarışırlar. Hem dünya nizamını bozan, hem insanların arasına ayrılık tohumlarını eken bu zalimleri toplumun doğru tanıması gerekiyor.”
http://www.herkulhaber.net/genel/gazeteci-yazarla-vakfinin-iftarindaki-gulenin-mesaji-dikkat-cekti/6949/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder