17 Aralık 2015 Perşembe

'Müslümanlar Mücadele Etmeli!'

Fethullah Gülen, dünyaca ünlü Fransız gazetesi Le Monde gazetesine yazdığı makalede, aşırılık ve terörle mücadele konusunda uluslararası camiaya ve Müslümanlara önemli mesajlar verdi. İslam adına işlenen terör eylemlerinin Müslümanları yabancılaştırdığı ve İslam aleyhine yanlış algıları derinleştirdiği uyarısında bulunan Gülen, terörün dini olmadığını dile getirdi.

Fethullah Gülen, bugün Le Monde gazetesinde yayınlanan makalesinde “Müslümanlar olarak kendi problemlerimizle yüzleşmekten bizi alıkoyan komplo teorilerine sığınmaktan da vazgeçip bir muhasebe yapmalıyız: Acaba içimizde yer etmiş gizli istibdat meyilleri, fiziksel şiddet, gençlerin ihmal edilmesi ve dengeli eğitim eksikliği gibi nedenlerle cemiyetlerimiz totaliter zihin yapılı grupların kendilerine eleman devşirmesine müsait hale mi geldi?” ifadelerini kullandı.
 
Avrupa'daki Müslümanların radikal akımlarla mücadele de daha aktif rol oynaması gerektiğini kaydeden Gülen, “Menfi şartlara rağmen Müslüman vatandaşlar kendi devletleriyle daha sıkı angajmana girerek dindaşlarının topluma daha iyi entegre edilmesine vesile olacak kucaklayıcı politikaların üretilmesine katkıda bulunmalıdır.” dedi. Le Monde tanıtım yazısında Gülen'in bilime önem veren, demokrasiyi destekleyen ve dinlerararası diyalogu savunan biri Hizmet hareketinin lideri olduğunu belirtti. Gülen'in geçmişte Erdoğan'a çok yakın olduğu ancak yolsuzluk skandallarının patlamasının ardından en büyük muhalifi olduğunu vurguladı.

 
Fethullah Gülen Hocaefendi'nin Paris'teki terör saldırıları nedeniyle Le Monde için kaleme aldığı "Müslümanlar, inanç anlayışımızı eleştirel bir tahlile tabi tutalım" başlıklı makalesinin tamamı şu şekilde:

 
GERÇEK İMANIN ÖLÇÜSÜ İNSAN HAYATINI KORUMAK MEVZUUNDA HASSASİYETTİR
 
IŞİD ve benzeri terörist grupların sergilediği vahşet karşısında teessürümü kelimelerle ifade etmekte zorlanıyorum. Bu grupların terör eylemlerini icra ederken kendi sapık ideolojilerini din kisvesine bürümeleri bir buçuk milyar Müslümanla birlikte beni de dağidar ediyor. Müslümanlar olarak vazifemiz bir yandan insanlığın bu terörizm belasından kurtarılması için herkesle omuz omuza çalışmak, öte yandan dinimizin dırahşan çehresine atılan bu zifti temizlemeye çalışmaktır.
 
Birtakım sözler ve sembollerle nazari olarak bir kimlik iddiasında bulunabilirsiniz. Böyle bir iddianın samimiyeti ancak muamelatta iddia edilen kimliğin temel değerlerine sadakatle ölçülebilir. Gerçek imanın ölçüsü sloganlar veya kıyafetler değil, bütün dünya dinlerinin esas aldığı insan hayatını korumak ve her insani aziz tutmak gibi prensipler mevzuunda hassasiyettir.

Müslümanlar olarak teröristlerin yaymaya çalıştığı totaliter ideolojiyi kayıtsız şartsız reddetmeli ona mukabil kucaklayıcı, çeşitliliği zenginlik gören bir zihniyeti teşvik etmeliyiz. Bizim etnik, milli veya dini kimliğimizden önce insanlığımız gelir ve böyle barbarca eylemlerle esas zarar gören insanlığın şahs-ı manevisidir. Paris’te hayatını kaybeden Fransız vatandaşları, bir gün önce Beyrut’ta hayatını kaybeden Şii Müslüman Lübnan vatandaşları, Irak’ta aynı teröristlerin elinde hayatını kaybeden Sünni Müslüman vatandaşlar her şeyden önce birer insandır. Acı çeken her insanın acısını, dini ve etnik kimliği ne olursa olsun empatiyle karşılamadıkça ve ayni iradeyle o acıyı dindirmeye çalışmadıkça medeniyetin ilerlemesi mümkün değildir.
 
MÜSLÜMANLAR KOMPLO TEORİLERİNDEN VAZGEÇİP MUHASEBE YAPMALI
 
Müslümanlar olarak kendi problemlerimizle yüzleşmekten bizi alıkoyan komplo teorilerine sığınmaktan da vazgeçip bir muhasebe yapmalıyız: Acaba içimizde yer etmiş gizli istibdat meyilleri, fiziksel şiddet, gençlerin ihmal edilmesi ve dengeli eğitim eksikliği gibi nedenlerle cemiyetlerimiz totaliter zihin yapılı grupların kendilerine eleman devşirmesine müsait hale mi geldi? Temel insan hakları ve hürriyetleri, hukukun üstünlüğü ve herkesi kucaklayıcı bir zihniyeti bir türlü oturtamadığımız için boşlukta olan kimselerin ümitsizliğe düşmesi ve farklı arayışlara girmesine zemin mi hazırladık?

 
TERÖRÜ LANETLEMEK YETERLİ DEĞİL
 
Paris’te vuku bulan bu son trajedi bize bir kere daha hatırlattı ki dinle ilgiliymiş gibi gösterilen bu hunhar saldırıları gerek din alimlerimiz gerekse sade Müslümanlar kayıtsız şartsız reddetmeli ve lanetlemelidir. Ancak geldiğimiz bu noktada artık reddetmek ve lanetlemek yeterli değildir. Müslüman toplumlarda teröristlerin gençleri devşirme çalışmalarına karşı içinde devlet kurumları, dini liderler ve sivil toplum kuruluşlarının olduğu bir ittifakla akıllı bir şekilde mücadele edilmelidir. Teröristlerin devşirme faaliyetlerine zemin hazırlayan bütün faktörleri dikkate alan ve bütün cemiyeti kapsayan projeler üretilmelidir.
 
Cemiyetimiz içinde boşlukta olan gençleri erken tespit edip tehlikeli macera arayışlarına girmelerine mani olacak, ailelere danışmanlık ve diğer hizmetlerle destek olacak altyapıları kurmalıyız. Vatandaşı olduğumuz devletlerle pozitif bir angajmana girerek terörle mücadele planların yapıldığı masalarda oturmalı, fikirlerini ifade etmelidir. Gençlerimize demokratik yollarla fikirlerini ifade etme yollarını öğretmeliyiz. Okul müfredatlarında erken yaşlarda demokratik değerlerin işlenmesi gelecek nesillerin sağlıklı bir zihin yapısına sahip olması adına önemlidir.
Tarihsel süreçte bu tür trajedilerin ardından, aşırı tepkiler ortaya çıkmıştır. Müslüman karşıtı, din karşıtı söylemler, devletlerin Müslüman vatandaşlarına tamamen emniyet mülahazalı muamelesi faydadan ziyade zarar getirebilir. Avrupa’nın Müslüman vatandaşları barış ve huzur içinde yaşamak arzusundadır. Menfi şartlara rağmen Müslüman vatandaşlar kendi devletleriyle daha sıkı angajmana girerek dindaşlarının topluma daha iyi entegre edilmesine vesile olacak kucaklayıcı politikaların üretilmesine katkıda bulunmalıdır.
 
Müslümanlar, olarak bu vesileyle İslam anlayışımızı ve pratiğimizi çağımızın şartları ve zamanın yaptığı tefsirlerin ışığında gözden geçirmeli ve özeleştiri yapabilmeliyiz. Bu, İslami gelenekten kopmak demek değil, tam tersine muhtemel inhiraflarımızın farkına varma ve onlardan sıyrılarak selef-i Salih’inin hep peşinde olduğu Kur’an ve Sünnetin ruhuna ve özüne tekrar sahip çıkmak demektir.

DİNİN RADİKAL YORUMLARINI MARJİNALİZE ETMELİYİZ
 
Dini kaynaklarımızın siyak ve sibaktan koparılarak başka maksatlara vasıta yapılan yorumlarını marjinalize etmeliyiz. Müslüman ulema, fikir erbabı ve aydınlar dini kaynaklara bütüncül bir yaklaşımı teşvik etmelidir. Geçmiş çağlarda siyasi ve dini mensubiyetlerin çakıştığı ve devamlı çatışmaların sürüp gittiği dönemlerde verilen hükümleri gözden geçirebilmeliyiz. Bazı temel inançlara sahip olmak dogmatizm demek değildir. Müslümanlara bir dönemde bir Rönesans yaşatan fikir hürriyetini dinin ruhuna sadık kalarak tekrar canlandırmak hem mümkün hem de elzemdir. Şiddete tevessül eden radikallik ve terörizmle ancak böyle bir iklimde hakkıyla mücadele edebilir.

 
MEDENİYETLER DEĞİL, İNSANLIK MEDENİYETİYLE BARBARLIK ÇATIŞIYOR
 
Yaşanan son olayların ardından maalesef bazı kesimlerde tekrar medeniyetler çatışması tezinin dillendirildiğini üzüntüyle müşahede ediyorum. Bunu ilk ortaya koyanlar bir öngörüyle mi yoksa bir reçete mülahazasıyla mı ortaya koydular bilemeyeceğim. Ancak şurası kesin ki bugün böyle bir dil sadece terör örgütlerinin ekmeğine yağ sürmek demektir. Şunu net bir şekilde ifade etmek isterim: Karşı karşıya bulunduğumuz manzara bir medeniyetler çatışması değil bütün insanlık medeniyetiyle barbarlığın çatışmasıdır.

 
TERÖRLE MÜCADELEDE MÜSLÜMANLAR ÇÖZÜMÜN PARÇASI OLMALI
 
Müslüman vatandaşlar olarak bizim sorumluluğumuz zor şartlara maruz kalsak da çözümün bir parçası olmaktır. Müslümanların hak ve hürriyetlerini müdafaa etmek ve inancı ne olursa olsun bütün insanların barış ve huzur içinde yaşamasına katkıda bulunmak istiyorsak siyasi, ekonomik, sosyal ve dini bütün boyutlarıyla terörizm problemine eğilmeliyiz. Kendi hayatımızda erdemli bireyler olarak misal teşkil ederek, dini kaynakların radikal yorumlarını reddederek ve marjinalleştirerek, bunların gençler üzerindeki etkisi mevzuunda uyanık davranarak ve demokratik değerlerin eğitimine erken çağda başlayarak terörizmle ve onun meşcereliği olan totaliter ideolojilerle mücadele edebiliriz.
 

GİZLİ ERDOĞANCI BAKIN KİMMİŞ!

Geçtiğimiz günlerde verdiği bir röportajda "Bizim parti içerisinde gizli Erdoğancılar var" sözleriyle HDP eski Hakkâri Milletvekili Adil Zozani'yi kastetmiş.

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın "Bizim parti içerisinde Erdoğan sevdalısı bir damar her zaman vardı. Bunlar gizli Erdoğancılardı aslında" sözleriyle kast ettiği ismin HDP eski Hakkâri Milletvekili Adil Zozani olduğu öne sürüldü.

HDP KULİSLERİ KAYNIYOR
Cumhuriyet Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Ayşe Yıldırım, HDP eski milletvekili Adil Zozani'nin geçen ay Akşam gazetesine verdiği bir söyleşide "başkanlık sisteminin önemsenmesi gerektiğini söylediğini" hatırlatarak, "HDP kulislerine göre, Zozani'ye verdiği yanıt üzerinden tartışmanın bu noktaya çekilmesine 'zemin olan' kişilerden rahatsız Demirtaş" dedi.

Ayşe Yıldırım'ın Cumhuriyet gazetesindeki yazısı şöyle:
AKP, buzdolabına kaldırdığı çözüm sürecini "Milli Birlik ve Kardeşlik" süreci adıyla hayata geçirmeyi planlıyor. Bu süreç için de HDP, İmralı ve Kandil'in dışında yeni muhatap arayışında. AKP'nin aşiretler, dini kanaat önderleri, korucu aileleri, sivil toplum örgütleri ve küçük Kürt partilerini muhatap almayı planladığı biliniyor. Yeni muhatapları yeteri kadar güçlü olmadığı için HDP'deki konferans ve kongre süreciyle yaşanan tartışmalardan yararlanarak "alanını" güçlendirmeyi amaçladığı gelen haberler arasında.

AKP, buzdolabına kaldırdığı çözüm sürecini "Milli Birlik ve Kardeşlik" süreci adıyla hayata geçirmeyi planlıyor. Bu süreç için de HDP, İmralı ve Kandil'in dışında yeni muhatap arayışında. AKP'nin aşiretler, dini kanaat önderleri, korucu aileleri, sivil toplum örgütleri ve küçük Kürt partilerini muhatap almayı planladığı biliniyor. Yeni muhatapları yeteri kadar güçlü olmadığı için HDP'deki konferans ve kongre süreciyle yaşanan tartışmalardan yararlanarak "alanını" güçlendirmeyi amaçladığı gelen haberler arasında.

DEMİRTAŞ'A ÇAĞRI YAPMIŞLARDI
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın geçen hafta dile getirdiği, "Bizim parti içerisinde Erdoğan sevdalısı bir damar her zaman vardı. Bunlar gizli Erdoğancılardı aslında. Bizden çok Erdoğan'ı sevip sayarak, AKP ile ilişki kurarak AKP'ye neredeyse yalakalık yaparak sorunun çözüleceğine inanıyordu bu tipler" sözleri parti içinde hayli tartışma yaratmıştı. Hatta bazı eski milletvekilleri, "İçimizdeki bu gizli Erdoğancılar kimse açıkla" çağrısı yapmışlardı Demirtaş'a.

DEMİRTAŞ'IN KASTETTİĞİ İSİM: ADİL ZOZANİ
Sonunda Demirtaş'ın kastettiği kişinin eski Hakkâri milletvekili Adil Zozani olduğu anlaşıldı. Demirtaş'ın, "Seni başkan yaptırmayacağız" sözlerini uzun süredir eleştiren Zozani, geçen ay bir "yandaş gazete"ye yaptığı açıklamada, parlamenter sistemin yıllardır Türkiye'ye dayatıldığını söyleyerek, "Üstelik bu sistem doğru düzgün işlemiyor. AK Parti'nin 'başkanlık sistemi' teklifinin önemsenip tartışılması ve herkesin bu sürece katkı vermesinde yarar var" demişti.



YAKIN ÇEVRESİNE DERT YANDI
HDP kulislerine göre, Zozani'ye verdiği yanıt üzerinden tartışmanın bu noktaya çekilmesine "zemin olan" kişilerden rahatsız Demirtaş. Yakın çevresine, "Zozani bu demeci verdiğinde ve günlerce beni hedefe koyan saldırılara karşı partimizde herhangi bir rahatsızlık oluşmaması ve Zozani'ye gereken cevabın partiden verilmemiş olması, bu cevabı yine benim vermek zorunda kalmam doğru olmamıştır elbet. Eski vekillerimiz dahil bütün yöneticilerimiz benim arkamda durarak elbette bu slogan ve karar doğruydu, eşbaşkanımız bu şekilde konuşan eski vekillere dair haklı bir eleştiri yapmıştır, diyemiyorsa başka bir yerde eksik ve yanlış içindeyiz" diyor.

DEMİRTAŞ AYAR MI VERDİ?
Görünen o ki Demirtaş, Zozani'ye tepki gösterilmesi yerine kendisini hedefe koyan demeç ve açıklamalardan, "bir kez daha kendisini linç ortamında sahiplenmekten kaçınan tutumdan" oldukça rahatsız. Ancak Demirtaş'ın Zozani'yi eleştiren sözlerinin arkasında AKP'nin başlatacağı başkanlık önermesini de içeren yeni süreci kabul etme eğiliminde olan Kürt siyasi hareketindeki bazı aktörlere şimdiden "ayar verme" olduğu HDP kulislerinde konuşuluyor.

KRİTİK İLLERDEKİ BAŞKANLIKLAR YENİDEN AÇILIYOR
AKP'nin daha önce de HDP'yi karıştırmak ve dizayn etmek istediğini ancak her defasında başarısız olduğunu söyleyen bazı HDP'liler, yine aynı senaryonun hayata geçirilmeye çalışıldığına dikkat çekiyor. Özellikle bazı kentlerde dini kanaat önderleri aracılığıyla "HDP Kürtleri temsil etmiyor, Alevilerin partisi oldu" söyleminin yayıldığı anlatılıyor. Bu tartışmalar sonucu mudur bilinmez ama DBP, HDP kurulurken kapattığı İstanbul, İzmir, Ankara gibi illerdeki il başkanlıklarını yeniden açmaya hazırlanıyor. Bu tartışmaların AKP'nin ekmeğine yağ sürdüğüne dikkat çeken kimi HDP'liler ise bugün yaşanan adı konulmamış iç savaş ortamının da göz önüne alınarak tartışmaların bir an önce sonlandırılmasını istiyor.

Rusya niyetini açıkladı!

Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu’nun Suriye’deki askeri müdahalelerinin rejim askerleri Fırat Nehri’ne dayanana kadar süreceğini söylediği bildirildi.
Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu, Suriye’deki askeri müdahalelerinin rejim askerleri Fırat Nehri’ne dayanana kadar süreceğini söyledi iddia edildi. Türkiye ise çeşitli muhalif grupların bulunduğu Fırat’ın batısını ‘Kırmızı çizgi’ ilan etmişti.
Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu, Suriye’de devam eden askeri operasyonun Fırat Nehrine dayanana kadar devam edeceğini söyledi. Hürriyet’ten Nerdun Hacıoğlu’nun haberine göre, Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu’nun parlamento kapalı oturumunda söylediklerini Duma Savunma Komitesi Başkanı Vladimir Komoyedov ekonomi çevrelerine yakın RBK haber ajansına anlattı. İddiaya göre Şoygu şu değerlendirmeyi yaptı:
‘FIRAT NEHRİNE GELENE KADAR KALACAĞIZ’
“Bizim Suriye’deki harekâtımız zaman faktörüyle değil, yerdeki gelişmelere bağlı. Biz orada Fırat nehrine gelinene kadar kalacağız. Tabii Fırat’a gelene kadar derken Rus kara birliklerinin oraya gireceği anlamı çıkartılmamalı. Suriye ile Irak arasındaki sınıra Suriye askerinin çizmesinin ulaşması gerek. Biz sadece Suriye’nin kendi sınırları içerisinde toprak bütünlüğünü sağlamasına yardımcı olmaya devam edeceğiz.”

TÜRKİYE’NİN KIRMIZI ÇİZGİSİ CERABLUS
Hali hazırda rejim güçleri Halep’in doğusunda yer alıyor. Fırat ise buraya yaklaşık 90 km uzaklıktaki IŞİD’in kontrolündeki Cerablus’un yakınından geçiyor. Arada ise IŞİD dahil çeşitli muhalif güçlerin kontrolü söz konusu. ‘Cerablus’un kırmızı çizgi olduğunu’ vurgulayan Başbakan Ahmet Davutoğlu, Suriye’nin Mare-Cerablus bölgesine Özgür Suriye Ordusu dışında bir grubun girmesine müsaade edilmeyeceğini söylemişti.
Haber Kaynağı: Hürriyet

Abdürrahim Boynukalın Bakan Yardımcısı oluyor!


Hürriyet Gazetesi'ne yapılan saldırıyla adını duyuran Abdürrahim Boynukalın'ın Gençlik ve Spor Bakan Yardımcılığı'na getirileceği konuşuluyor.
Hürriyet gazetesi’ne yönelik taşlı sopalı saldırıya dönüşen gösteriye öncülük eden AKP’li eski Vekil, Gençlik Kolları Başkanı Abdürrahim Boynukalın’a ödül gibi görev;
Boynukalın’ın adı, Gençlik ve Spor Bakan Yardımcılığı için geçiyor.

Ankara kulislerine yansıyan bilgilere göre, Boynukalın AKP Gençlik Kolları Başkanlığı görevini 20 Aralık’ta gerçekleştirilecek olan Gençlik Kolları Kongresi’nde bir başka isme devredecek.
7 Haziran’da İstanbul Milletvekili seçilen, ancak Hürriyet’e yönelik saldırının ardından 1 Kasım seçimleri için AKP aday listesine koyulmayan Boynukalın’ın, gençlik kolları başkanlığını da devrettikten sonra, kendisine yeni görev için Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın düşünüldüğü ifade ediliyor.

DİVAN ÜYESİ YAPILMIŞTI!

Hürriyet’e saldırının ardından büyük eleştiri alan Boynukalın’a en büyük desteği Başbakan Ahmet Davutoğlu vermiş, Boynukalın saldırıdan hemen sonra gerçekleşen AKP Büyük Kongresi’nde divan üyesi yapılmıştı. Davutoğlu daha sonra da çeşitli vesilelerle Boynukalın ile birlikte kamuoyuna görüntü vermeye dikkat etmişti.

16 Aralık 2015 Çarşamba

Rusya - Türkiye arasında restleşme!

Rusya Dışişleri Bakanı Yardımcısı yaptığı açıklamada, Türkiye'nin uçak düşürme olayının tekrarlanmaması için garanti vermesi gerektiğini söyledi.
Rusya Dışişleri Bakan yardımcısı Alexei Meşkov: Uçak düşürme olayının tekrarlanmaması için garanti verilmeli. Türkiye uçağın düşürülmesi ile ilgili tazminat vermeli.
Meşkov, Türkiye'nin, Rus uçağını düşürerek ilişkilerde güç kullanılmamasını öngören uluslararası hukuk prensibinin yanı sıra iki ülke arasında 1992'de imzalanan ve ilişkilerin temelini belirleyen anlaşmayı da ihlal ettiğini söyledi.
TÜRKİYE'DEN JET YANIT
Dışişleri Bakanlığı söcüzü Bilgiç yaptığı açıklamada "Rus tarafının istediği unsurların karşılanması mümkün değil. Rusya hava sahamızı ihlal etmemeyi garanti ederse bir daha böyle bir hadiseyle karşılaşmaz." diye konuştu.

Yandaş medyanın 'Akdeniz Üniversitesi' girişimi boşa çıktı!

Akdeniz Üniversitesi'nin (AÜ) açığa alınan eski Rektörü İsrafil Kurtcephe'ye yönelik uygunsuz görüntülerle şantaj kurulduğu iddiasıyla ilgili AK Parti Muğla Milletvekili aday adayı Hüsnü Gülez de gözaltına alındı.
Gülez'in Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'yla çekildiği fotoğrafları da ortaya çıktı. Söz konusu kaset iddialarını hükümete yakınlığıyla bilinen Star gazetesi ortaya atmış ve 'paralel' bağlantısında bulunmuştu.

Antalya Emniyeti Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele (KOM) Şube Müdürlüğü tarafından bugün AÜ'de düzenlenen 'kaset' operasyonunda ilginç bilgiler ortaya çıktı. Söz konusu operasyon, 12 Kasım 2015 tarihinde görevinden uzaklaştırılan eski Rektör İsrafil Kurtcephe'nin uygunsuz görüntülerini çeken ve yayan kişilere yönelik yapıldı. Operasyon kapsamında görüntülerde Kurtcephe ile birlikte görülen AÜ Ziraat Fakültesi'nde sekreter olarak görev yapan S.A., Döner Sermaye İşletme Müdürü olan H.D., Ziraat Fakültesi'nde sekreter S.D. ve Konservatuar Yüksekokul Sekteri Hüsnü Gülez gözaltına alındı. Gülez'in daha öncede AÜ'de Personel Daire Başkanı görevini yürüttüğü ortaya çıktı.
HÜKÜMETE YAKIN MEDYADAN 'PARALEL' İDDİASI
Hükümete yakınlığıyla bilinen Star gazetesi 'Rektör sobelendi, paralel çöreklendi' başlığıyla yayınladığı haberde paralel iddiasında bulunmuş ve Rektör İsrafil Kurtcephe'ye şantaj kurulduğu öne sürmüştü. Haberde, Kurtcephe'ye şantaj yoluyla işe alım işleri yaptırdığı iddiasına yer verilmişti. Ancak söz konusu iddia bugün yapılan operasyonla yalanladı. Operasyonda gözaltına alınanlardan Hüsnü Gülez'in 30 Mart 2014 tarihinde yapılan mahalli idareler seçiminde Marmaris'te AK Parti'den aday adayı olduğu ortaya çıktı. Seçimlerde aday olamayın Gülez'in daha sonraki süreçte AK Partiyle yakın temas halinde olduğu öğrenildi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'la çektirdiği fotoğrafları paylaşan Gülez'in yine Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) ziyareti sırasında Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'yla da fotoğrafları ortaya çıktı. Gülez'le birlikte gözaltın alınan H.D.'nin Erdoğan ve Çavuşoğlu'lya çektirdiği fotoğraf karelerinde yer alması ise dikkat çekti.
Eski Rektör İsrafil Kurtcephe, hakkında 3 Haziran 2015 tarihinde hükümete yakın medya organlarında kaset iddiaları ortaya atılmış ve Yükseköğretim Kurulu (YÖK) tarafından açılan disiplin-ceza soruşturmasının ardından 3 ay süreyle görevinden uzaklaştırılmasına karar verilmişti.

'Oğlum bile sınavı kazanamadı, ne soru çalması'


Ankara merkezli 10 ilde düzenlenen nefret operasyonu kapsamında gözaltına alınarak önceki gün tutuklanan Kazım Avcı'ya, ifadesinde skandal sorular yöneltildiği ortaya çıktı. Avcı'ya sorgusunda, iki çocuğunun KPSS sınavlarında düşük puan almalarına rağmen sınav sorularını usulsüz olarak alıp almadığı soruldu. Savcılığın bu sorularına Avcı, “İki oğlum üniversite mezunu olup ikisi de bu imtihanlara girdiler. Bu imtihanlardan aldıkları puanlarla bir tanesi kazanamamış diğeri ise DSİ'de düz memur olarak çalışmaktadır.” şeklinde cevap verdi.
Ankara Savcısı Serdar Coşkun'un yürüttüğü nefret operasyonu soruşturmasında gözaltına alınan eski AK Parti İzmir Milletvekili İlhan İşbilen, Kazım Avcı ve Dilaver Azim, Ankara 3'üncü Sulh Ceza Hakimliği tarafından tutuklandı. Tutuklananlardan Kazım Avcı'ya sınavlarda usulsüzlük yapılması, sınav sorularının adaylara verilmesi konusunda sorular sorulduğu öğrenildi. Kazım Avcı ise bu sorulara; “İki oğlum üniversite mezunu olup ikisi de bu imtihanlara girdiler. Bu imtihanlardan aldıkları puanlarla bir tanesi kazanamamış diğeri ise DSİ'de düz memur olarak çalışmaktadır.” şeklinde cevap verdiği öğrenildi.