19 Aralık 2015 Cumartesi

Erdoğan Putin’den “hukuka aykırı” ne istedi!



Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Türkiye eleştirilerinin yer aldığı basın toplantısının ardından Rus basınında önemli bir soru öne çıktı. Rus basının tartıştığı soru ise şöyle:
“15 Kasım'da Antalya'da yapılan G20 zirvesinde Erdoğan kapalı kapılar ardında Putin'den ‘uluslararası hukuka aykırı’ ne istedi?”
Rusya Devlet Başkanı'nın Danışmanı Yuriy Uşakov bugün bir açıklama yaparak Putin'in dikkat çektiği "hukuka aykırı istekler"e ilişkin açıklama yaptı.  
Putin, basın toplantısında Antalya’daki G20 zirvesine dikkat çekerek şunları söylemişti:
“En son Antalya’ya gittiğimde tüm Türkiye yönetimi ile konuştuk. Türk meslektaşlarımız bizim önümüze çok hassas konular koyarak, destek talep ettiler. Bugün ilişkilerin bozulmasına rağmen konunun ne olduğunu söylemeyeceğim. Bu kesinlikle benim tarzım değil. Ancak bana inanın, önümüze Türkiye için çok hassas olan konular getirildi. Türk tarafının uluslararası hukuka uymayan çözüm önerileri de dahil. Düşünebiliyor musunuz? Biz, ‘Evet, anlıyoruz, size yardım etmeye hazırız’ dedik.”
KREMLİN’DEN AÇIKLAMA
Kremlin, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Antalya'da düzenlenen G20 zirvesindeki görüşmelerinin detaylarını açıklamaktan kaçındı.
Rus haber ajansı Ria Novosti'de yer alan habere göre Rusya Devlet Başkanı'nın Danışmanı Yuriy Uşakov şunları söyledi:
"Bu konu çok hassas. Devlet Başkanı basın konferansında bu konuda söyleyebileceği herşeyi söyledi, çünkü konu gerçekten çok hassas. Bu Antalya'da yapılan ikili görüşmede masaya yatırılan bir konuydu. Bu konunun derinine inmek bu görüşmenin detaylarını açıklamak demektir ve bunu yapmayı pek istemiyoruz."
İşte Putin’in basın toplantısındaki Türkiye ile ilgili konuşmasının tam metni:
"Türkiye yönetiminin Rusya uçağını düşürmesi dostça değil, düşmanca bir eylem. Askeri uçağı düşürdüler, insanlarımız öldü. Bizi asıl öfkelendiren neydi? Eğer bu yanlışlıkla yapılmış olsaydı, – Türk yöneticilerinin daha sonra, uçağın Rusya’ya ait olduğunu bile bilmediklerini duyduk- bu durumda ne yapılır? İnsanlar öldü. Hemen telefona sarılıp karşılıklı açıklamada bulunulur. Bunun yerine hemen Brüksel’e koşup, “İmdat! Bizi üzüyorlar” dediler. Kim sizi üzüyor? Biz orada birine dokunduk mu? Hayır. NATO’nun arkasına sığınmaya başladılar. NATO’nun buna ihtiyacı var mı? Anlaşıldığı üzere, herhalde hayır.
En önemlisi şu. Bunu sizin de anlamanızı, bizim insanlarımızın da duymasını ve Türkiye’de de duymalarını istiyorum. Yaşanan trajedinin, insanların ölümünün dışında bize dokunan ne oldu? Biz işbirliğini reddetmedik. En son Antalya’ya gitiğimde tüm Türkiye yönetimi ile konuştuk. Türk meslektaşlarımız bizim önümüze çok hassas konular koyarak, destek talep ettiler. Bugün ilişkilerin bozulmasına rağmen konunun ne olduğunu söylemeyeceğim. Bu kesinlikle benim tarzım değil. Ancak bana inanın, önümüze Türkiye için çok hassas olan konular getirildi. Türk tarafının uluslararası hukuka uymayan çözüm önerileri de dahil.
Düşünebiliyor musunuz? Biz, “Evet, anlıyoruz, size yardım etmeye hazırız” dedik. Bu bahsedilen Türkmenler hakkında ise hiçbir şey duymadım. Türkmenleri, Türkmenistan’da yaşayan bizim Türkmenleri biliyorum. Burada ise hiçbir şey anlaşılır değil? Kimse bize bir şey söylemedi. Ancak biz eğer, Türkiye için çok hassas olan konularda işbirliğine gitmeye hazır olduğumuzu söylediysek, önceden telefonu alıp, askerler arasında var olan işbirliği kanalları ile, “Burası hakkında konuştuk, ama sınırın bu bölümü hakkında konuşmadık, fakat burada da çıkarlarımız var. Şunları şunları göz önünde bulundurun, ya da bombalamayın” gibi bir şey bize hiç kimse söylemedi bile. Bizim, Türkiye için en hassas olan konularda işbirliğine hazır olduğumuzu ifade etmemize rağmen.
IRAK'LA İLGİLİ ANLAŞMA YAPMIŞ OLABİLİRLER
Anlamıyorum, bunun neden yapılması gerekiyordu? Ne elde ettiler? Oradan kaçacağımızı mı düşündüler? Tabii ki hayır. Rusya öyle bir ülke değil. Varlığımızı güçlendirdik. Askeri hava kuvvetlerimizin sayısı artırıldı. Orada Rusya hava savunma sistemleri yoktu. Şimdi S-400 orada duruyor. Suriye hava savunma sistemlerini işler hale getiriyoruz, daha önce yerleştirilen BUK hava savunma sistemini onardık. Oldukça etkililer. Türkiye eskiden orada uçarak Suriye hava sahasını sürekli ihlal ediyordu. Şimdi buyursunlar, uçsunlar.
Orada belki üçüncü bir ülkenin olup olamacağını sordunuz. Neyi ima ettiğinizi anlıyorum. Biz bunu bilmiyoruz. Ama eğer Türkiye yönetiminden birileri ABD’ye yalakalık yaptıysa (ABD'den birilerinin bir yerini yalamak istediyse), doğru hareket edip etmediklerini bilemem. Amerikalıların buna ihtiyacı olup olmadığını bilmiyorum. Belki de, “Rusya uçağını düşürmemize göz yumun, biz de Irak topraklarına girelim ve Irak’ın bir kısmını işgal edelim” şeklinde belli bir düzeyde anlaşma belki olabilir. Bilemiyorum, belki de böyle bir alışveriş olmuştur, bundan haberimiz yok. Ne olursa olsun, herkesi çok zor duruma düşürdüler.
Orada yaşananları ve yaşanmakta olanları analiz ediyorum. IŞİD’in artık ikinci planda olduğunu düşünüyorum. Kendi kişisel gözlemlerimi söyleyeceğim. Zamanında Irak’a girerek ülkeyi yerle bir ettiler. Bu iyi mi, kötü mü, önemli değil. Vakum oluştu, sonra petrol ticareti ile ilgili unsurlar oluştu. Bu durum yıllarca sürdü. Orada, devasa endüstriyel boyutlarda kaçakçılık ticareti oluşturuldu. Sonra bu kaçakçılığı ve yasa dışı ihracatı korumak için askeri güç ve İslam faktörünü çok iyi kullanmak gerekiyordu. Oraya, İslam sloganları altında, kolay harcanacak asker çekilmesine ihtiyaç duyuldu. Aslında bunlar sadece, ekonomik çıkarlara bağlı oyunu yerine getiriyordu. Onları oraya sevk etmeye başladılar. Böylece son tahlilde IŞİD’in ortaya çıktığını düşünüyorum.
TÜRKİYE YÖNETİMİ İLE ANLAŞMAMIZ İMKANSIZ
Şimdi sevkiyat yollarını sağlamak gerekiyor. Konvoyları vurmaya başladık. Şimdi parçalandıklarını, gece beş, altı, 10, 15 araca bölündüklerini görüyoruz. Ancak diğer asıl akış, Irak’a gitmeye ve Irak’tan, Irak Kürdistan’ından geçmeye başladı. Savunma Bakanlığı’dan göstermelerini rica edeceğim. Orada bir yerde, 11 bin benzin tankeri ortaya çıkardık. Anlıyor musunuz? Bu korkunç bir şey.
Dolayısıyla orada üçüncü taraf var mı, bilemiyorum, belki de kimseden onay almamış olmaları tamamen muhtemel bir senaryo. Ama bugünkü Türk yönetimini, uzaktan sürekli, ülkenin İslamileştirilmesi konusunda eleştiriyorlar. Şimdi bunun iyi mi kötü mü olduğumu söylemiyorum. Ama mevcut Türkiye iktidarı, Amerikalılara ve Avrupalılara, “Evet, biz ülkeyi İslamlaştırıyoruz, ama biz çağdaş İslamcılarız”ı göstermeye çalışıyor olabilir.
Reagan’ın zamanında Somoza hakkında söylediği gibi: “Somoza, tabii ki, alçaktır, ama bizim alçağımızdır"; İslamcı olduğumuzu, ancak sizden, sizin İslamcılarınız olduğumuzu göz önünde bulundurun.
Belki böyle gizli bir şey olabilir, ancak yaşananlardan iyi bir şey ortaya çıkmadı. Eğer bazı hedefler olsa dahi, bunlara ulaşılamadığı gibi, aksine, Türkiye’nin hedeflerini kastediyorum, tam tersi, durumu daha da derinleştirdi.
Türkçe konuşan halklarımıza gelelim. Tabii ki etnik olarak bize yakın olan halkarla bağlantımızı sürdürmeliyiz. Bizimle diyorum, çünkü Rusya’nın Türkçe konuşan halkları, Rusya Federasyonu’nun bir parçası. Bu anlamda Türkiye halkı da, Federal Meclis’e sesleniş konuşmamda da bize dost olduğunu söylediğim Türkiye halkı ve diğer Türkçe konuşan halklar, bizin partnerlerimizdi ve hala öyleler. Tabii ki onlarla bağlantımızı sürdürmeliyiz ve sürdüreceğiz.
Yaşananların gösterdiği üzere, mevcut Türkiye yönetimi ile anlaşmamız zor ya da pratikte imkansız. “Evet, katılıyoruz” dediğimiz zaman bile yanımızdan veya arkamızdan bize darbe vuruyorlar, hem de tamamen anlaşılmaz nedenlerden ötürü.
Dolayısıyla devletlerarası düzeyde Türk yönetimi ile ilişkilerin düzelmesine yönelik prespektif görmüyorum. Ama sosyal alanda tabii ki. Ne var ki burada da sorunlar var. Mevcut Türkiye yönetiminin bu konuda da, herhalde beklemediği bir şeyi elde ettiğini düşünüyorum. Ekonomide ve diğer bazı çizgilerde bazı sınırlayıcı önlemler almak zorunda kalacağız. Örneğin turizmle ilgili.
TOP BİZDE DEĞİL TÜRKİYE'DE
Bu yayılan İslamcılık nedeniyle herhalde Atatürk mezarında dönmüştür. Türkiye’de, örneğin Kuzey Kafkasyalı militanların olduğunu görüyoruz, tespit ediyoruz. Partnerlerimize birçok kez, “Ama biz Türkiye’ye karşı böyle davranmıyoruz” dedik. Buna rağmen onlar orada oturuyor, tedavi görüyor, korunuyor. Sonra vizesiz rejimden yararlanarak, Türkiye pasaportlarıyla geliyorlar, bizim sonra onları Kafkasya’da ya da metropollerimizde yakalamamız gerekiyor. Dolayısıyla, ulusal güvenliğimizi sağlayan adımlar atmaya mecbur kalacağız."
"Teröre Karşı İslam İttifakı’nda Türkiye de var. Biz Türkiye’yi düşman olarak görmüyoruz. Türkiye, Hava Kuvvetleri’mize karşı düşmanca bir eylemde bulundu. Ama Türkiye’ye düşman ülke olarak yaklaştığımızı söyleyemeyiz. İlişkilerimiz bozuldu, evet. Bu durumdan nasıl çıkarız bilmiyorum. Top bizde değil, Türkiye’nin tarafında.
ABD, Suudi Arabistan ve Türkiye'yi içeren bir koalisyonu varken Teröre Karşı İslam İttifakı'nı kurmaya neden gerek gördüler anlayamıyorum. Bir ittifak varken, hemen hemen aynı üyeleri içeren ikinci bir ittifak kurmaya neden gerek gördüler? Kendi planları mı var ya da içeride bazı anlaşmazlıklar mı çıktı? Herhalde bazı anlaşmazlıklar çıktı."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder