Yeniçağ
gazetesi yazarı Arslan Tekin’e konuşan Meral Akşener, MHP’nin kurultay
sürecine ilişkin soruları yanıtladı. Akşener, “MHP bir erkek partisi
gibi görülüyor. Bu handikabı nasıl aşacaksınız?” sorusuna “Anadolu’da
pompalanan bir dil bu... Ama yanlış; çünkü, evet, kadının arkasında
namaz kılınmaz; doğrudur. Ama ben imamlık yapmaya gelmiyorum. Ben
Türkiye’ye başbakan olmak istiyorum” yanıtını verdi.
İşte Meral Akşener’in röportajı:
- Meral Hanım yola çıktınız. Hayırlı olsun. Nasıl karar verdiniz? Epey düşündüğünüzü anlıyoruz.
Şimdi
şöyle oldu: 1 Kasım’da, Milliyetçi Hareket Partisi 11.9’luk bir sonuçla
karşılaşınca tabandan bana da yansıyan bir tepkiyle karşılaştım. Yani
biz 2002’de üzgündük. Şimdi 1 Kasım 2015 seçimlerinde dava
arkadaşlarımız, ülküdaşlarımız kızgındılar. Bu kızgınlık yılgınlığa
dönüşecek bir durum gördüm. Çok yoğun bir şekilde olağanüstü kongre
talebini dile getirmem gerektiğini ve sonrasında da bu büyük kongreyi
topladıktan sonra da genel başkanlığa aday olmam şeklinde, gerçekten
Türkiye’nin her tarafından dava arkadaşlarımdan bir taleple karşılaştım.
Çünkü insanlar kendi kendilerine “Hadi bakalım ben bir genel başkan
adayı olayım da ne olacak bakalım” diyemezler. Bir şey daha söyledi
ülküdaşlarım, kamuoyunda, yani hem MHP’nin seçmeninde, hem de bizim
partimizin dışında çeşitli sosyal ve siyasî kesimlerde yer alanlarda
bana karşı bir sempatinin, sevginin bulunduğunu, bu sevgi ve sempatiyi
Milliyetçi Hareket Partisi saflarına katmamızın doğru olacağın o sebeple
de aday olmamı söylediler. Ben de bu taleplere “Evet.” dedim.
‘ÇIKACAK SONUCA SAYGILIYIM’
-
Siz aday olurken bütün zemini yokladınız, çok kişiyle istişare ettiniz.
Şu anlam çıkabilir mi: Kazanacağıma inanmasam, yola çıkmam…
Hayır,
yok... Seçimlerde öyle bir garantimiz olmaz. Ben sadece çok geniş
alanda, çok geniş kesimlerle istişare yaparak bir ortak aklı hayata
geçirmeye çalıştım. Bu ortak akıl çerçevesi içinde aday oldum. Ama bunun
neticesinde bir sonuç çıkacak. Bu sonucu olağanüstü kurultay
delegelerimiz belirleyecek. Sonuçta bu bir seçimdir. Ben kazanacağımıza
inanıyorum ama nasıl bir sonuç çakarsa ona saygılı olacağım.
-
Ama son kurultayda 1150 delege, tamamı -tek aday olduğu için de
olabilir- Devlet Bey’e oy verdi. Bir kabul, bir beğenme olmasa, oy
vermemek de düşünülebilirdi. Çünkü ne oy verildiğini kimse bilmiyor.
Bunların içinde sıyrılabileceğinizi düşünüyor musunuz?
Güzel
tarafı bu. Ben ve benim gibi aday olacak olanlar, 1150 delegenin yani
Sayın Devlet Bahçeli Beyefendi’ye oy veren ve hâlâ görevi devam eden bu
arkadaşlarımızın karşısına çıkalım bizi tartsınlar. Ben buna razıyım.
Hep beraber tartılalım. Sayın Devlet Bahçeli Beyefendi de dâhil olmak
üzere... Neden çekiniyor ki... Delege aynı delege... Onu tasvip eden,
onu genel başkan seçen delegeler... Onun için korkacak bir şey yok...
Birincisi bu... İkincisi; eğer biz 1 Kasım’da 11.9 yerine yüzde 20-25
alsaydık, sizinle bu röportajı yapmıyor olacaktık. Yani 2. bir parametre
nedir? Seçim yenilgisidir. Bu seçim yenilgisinin niçin olduğu, neden
olduğu sorumluluğu konusunda bu olağanüstü büyük kurultaya ihtiyaç var.
Keşke Sayın Devlet Bahçeli Beyefendi kurultayı toplasaydı ve kardeşlik
ruhu içinde, ülküdaşlık hukukunun korunduğu bir kongre, büyük kurultay
yapabilseydik. Şimdi mecbur kaldık... Bu bir mecburiyet. Şimdi gidip
delegelerimizden noter onaylı olağanüstü çağrısı kurultay talep
ediyoruz.
-
Dışarıdan bakılanı söylüyorum, MHP bir erkek partisi gibi görülüyor.
Sert görünüyor, çatık kaşlı görünüyor. Siz de aslında bir kadın olarak
tatlı sert bir görüntü veriyorsunuz. Bu handikabı nasıl aşacaksınız? Bu
görüntüyü değiştirebilecek misiniz? Değiştirebileceğinize İnanıyor
musunuz?
Siz
de gayet iyi bilirsiniz ki, biz 1980 öncesinin insanları olarak
birbirimizi kadın, erkek, şu şehirli, şu etnisiteye ait, inanç anlamında
söylüyorum, şu mezhepten bu mezhepten diye birbirimizi
tanımlamadık. Biz dava üzerinden tanımladık. Dolayısıyla ben MHP’ye bir
haksızlık olduğunu düşünüyorum bu söylemin. Delegelerimiz beni, kadın
olduğum için değil, 22 yıldır aktif siyaset yapmış bir politikacı olarak
değerlendirecektir. Ona inanıyorum... Kadın üzerinden, cinsiyet
üzerinden MHP delegelerinin değerlendirmeyeceğini biliyorum. Dışarıdan
tarif edilen, yani karalamak amaçlı, zayıflatmak amaçlı yaklaşımların
kendi arkadaşlarımız tarafından kullanılması yanlış. Anadolu’da
pompalanan bir dil bu... Ama yanlış; çünkü, evet, kadının arkasında
namaz kılınmaz; doğrudur. Ama ben imamlık yapmaya gelmiyorum. Ben
Türkiye’ye başbakan olmak istiyorum. Onun için bu yola çıktım. Biz
Tomris Hatun’u dinleyerek büyüdük. Kağanın arkadaşlarına seslenip: “Ben
sizin hanınızım”, sonra yanındaki eşine dönüp “Bu da benim han’ım”
dediği bir coğrafyadan, bir iklimden, söz ikliminden, fikir ikliminden
geliyoruz biz. Dolayısıyla, beni boş verin, en önemlisi, MHP’de aktif
görev yapan kadınlar için çok incitici bu.
‘İLETİŞİM EKSİKLİĞİ VAR’
-
Siz dindar bir insansınızın. Hacca da gittiniz. Dinî vecibeleri de
yerine getirdiğiniz belli. Din ve siyaset noktasında nasıl bir tavır
alacaksınız?
Şimdi
temel şey şu: Türkiye’de dindarlık üzerinden büyük bir istismar
yapıldı. MHP, şurada yüzde 30’luk bir alan var, burada yüzde 70’lik bir
alan var. Bu yüzde 70’lik seçmen kitlesi, çeşitli partilere bölünüyor,
biz de bir kısmının oyunu alıyoruz. Bize yüzde 30’luktan da oy geliyor.
Ama bu yüzde 70’in çok büyük oranda MHP’ye oy verebilirliği ölçülüyor.
Şimdi MHP tam bu merkezin ortasında bir yerde. Biz birbirimizi daha iyi
anlayacağız sizinle. Yüzde 70’in oyunu almak için bu tarafı kötüleyen
bir dil var. Bu taraftan da diğer tarafı kötüleyen bir dil kullanılıyor.
Moda tabirle iki mahalle birbirinden dehşet ayrılmış durumda. Dün
başörtüsü sebebiyle kadınlar korkuyordu, diğer tarafta kadınlar
açısından söylüyorum, hayat tarzları değişeceği konusunda bir korkular
var. MHP, bu iki korkuyu da ortadan kaldırabilecek bir siyasî
harekettir. Fikriyle, bugüne kadarki yaptığı çalışmalarla, hani
devlet-millet barışması dilebileceğimiz bu konuyu kesinlikle başaracak
bir konumdadır. Yüzde 30 tarafından da, yüzde 70 tarafından da oy
alacaktır ama yüzde 70’in en çoğunu MHP potansiyeli almaya hazırdır.
Bizde benim gördüğüm şu: Genel bir iletişim problemimiz var.
- İletişimsizlikle neyi kastediyorsunuz?
Meselâ
ben çok çalışkan bir insanımdır. Yani muhatabım 40 miting yapıyorsa ben
bunu 50’ya çıkarmaya çalışırım. Siyasî hayatımda iddialı ve çalışkan
bir insanımdır. Diğer taraftan ben yıllarca kendimi taban politikacısı
olarak tarifledim. Seçmenle iletişimi öne koyan bir politikacıyım.
- Yani Salıdan Salıya konuşacak değilim diyorsunuz!
Ben çok çalışkanım. Öyle söyleyeyim...
- Her yere koşacağım, ihtiyaç duyulan her yerde olacağım, diyorsunuz...
Meselâ inşallah seçilirsem Hakkâri veya Şırnak’ta da bir düğüne gideceğim.
-
Çok çalışkanım dediniz, her yere koşturacağım dediniz. Demek ki, adayım
deyip de, delegeden sonucu beklemeyeceksiniz. Anadolu’ya çıkacak
mısınız?
Çıkacağım.
Arkadaşlarımla da konuşuyoruz. Önce nereden başlayacağız, ne edeceğiz,
daha kararlaştırmadık. Çünkü bir ortak akıl ve istişare mekanizmasını da
devreye koydum. Kararı arkadaşlarımızla alacağız.
- Yani bir plan içinde yürümek istiyorsunuz...
Tabiî,
tabiî... Ben şu anda delegelerimizi arıyorum. Zaten daha açıklama da
yaptık. Dün akşam bir televizyon kanalına gittim. Bugün sizinle
beraberim. Böyle hızlı bir sistem içinde çalışıyoruz. Bir de şu var.
Sonuç ayrı bir konu, bütün bu çalışmalar MHP’ye bir aktivizm getiriyor,
dinamizm getiriyor, umut ortaya koyuyor. Rekabet iyi bir şeydir.
- Peki “yukarısının” bu rekabete razı olabileceğini düşünüyor musunuz?
Şu ana kadar aldığımız sinyaller olmadığına dair bir kanaat uyandırdı.
- Neye bağlıyorsunuz aksülamel göstermelerini? Küçük olsun, benim olsun düşüncesi mi?
Bu
konuda ne söyleyeyim ki... Her şey gün gibi ortada. Söylenen sözlerin
benim için bir önemi yok. Çünkü biliyorum ki, herkesin çalışması
gerekir. Evet biz, büyük kurultay için gayret ediyoruz ama, sonuçta MHP
konuşuluyor. Kaç gündür MHP konuşuluyor farkında mısınız...
Bu
ne kadar güzel bir şey... Ben diğer aday arkadaşlara da başarılar
diliyorum. Bakın, önce Sayın Sinan Oğan bir açıklama, MHP konuşuldu.
Sonra Sayın Koray Aydın bir açıklama yaptı, MHP konuşuldu. Ben bir
açıklama yaptım MHP konuşuluyor... Ne kadar güzel bir şey... Seçim
zamanı böyle konuşulmadı MHP. Şimdi Türkiye’de MHP konuşuluyor. Ne kadar
hoş bir şey... Bu netice partiye artı değer getiren bir şey.
-
MHP’de kanaat önderlerine önem verirler. Gerçi Genel Merkez ne kadar
önem veriyor bilmiyorum. Danışmanları var mı, yok mu, ya da gidip
danıştıkları, fikir, sordukları var mı, yok mu bilmiyorum ama bir
“büyükler” kitlesinden bahsedebiliriz, bir “aksakallar” kitlesinden
bahsedebiliriz. Siz bunlarla görüştünüz mü?
Ben
onlara “ağabeyler takımı” diyorum, kararı açıklamadan evvel birçok
ağabeyimin görüşünü aldım. O neslin ağabey konumunda olan büyüklerimizle
görüştüm. Hem görüşlerini aldım, hem hayır dualarını aldım. Yaşım
gereği, ben bu yapının en çok çile çekmişlerini yakından tanıyorum. O
döneme ilişkin çok, çok ağır hatıralarım var benim... Hatırlarsınız, her
şehir kendi mahkûmuyla ilgilendi. Bizim Kocaeli’ne Karabük sanıkları
geldi. Onların mahkemelerini ağabeyimle beraber takip ettik. Öyle acı
şeyler gözlemledim ki... Bıyıkları kerpetenle yolunmuş arkadaşlar
gördüm. Ağızları kan içinde... Ranza telleriyle işkence edilmiş
arkadaşları gördüm. O mahkeme kapısı önünde sapsarı olmuş, gözünün feri
sönmüş, yaşlı analar, babalar gördüm. Genç gelinler gördüm kucaklarında
çocukları, şekerli su içirilen çocuklar gördüm. Dolayısıyla benim en
yoğun kaygı duyduğum, vefa duyduğum, her şart altında onların karşısında
duruşumu bozmadığım, ak saçlılardan bahsediyorum, daha genç olanları da
var, hayatlarını istikballerini verdiler. O arkadaşların görüşleri
benim için çok önemli.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder