11 Mayıs 2015 Pazartesi

İşte 'paralel' safsatasıyla vatandaştan gizlenen gerçekler



İktidar ve yandaş medyanın diline pelesenk ettiği bu paranoya sayesinde sadece Cumhuriyet tarihinin en büyük soruşturmaları değil, ekonomiden asayişe, eğitimden dış politikaya kadar çok  sayıda acı gerçek halktan gizlenmeye çalışılıyor.

Saray, israfın sembolü oldu

Zaman'ın haberine göre, Başbakanlık binası olarak inşasına başlanan ancak Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanı olunca Cumhurbaşkanlığı’na tahsis edilen Beştepe’deki Saray, kamuda lüksün ve israfın sembolü oldu. TOKİ, ‘Maliyeti açıklanırsa kişi ve kurumlar zarar görür’ diyerek rakam vermezken Maliye Bakanı, Saray’ın maliyetini 1 milyar 370 milyon lira olarak açıkladı. En son bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1 milyar dolar yani 2 milyar 700 milyon lira gibi bir rakam telaffuz etti. Ancak uzmanlara göre şu ana kadar harcanan paranın miktarı 5 milyar TL’yi geçti. Projenin tamamının ise 20 milyar lirayı bulacağı öne sürülüyor. Mimarlar Odası, sadece peyzaj masrafının 2,5 milyar TL olduğunu açıkladı. Altın varaklı kadehlerin tanesi bin lira. Dev kapılar, pencereler ABD’den ithal. Cumhurbaşkanlığı konutuna metrekaresi 3 bin Euro olan İtalyan mozaiği döşendi. Saray’ın üç aylık elektrik faturası 4 bin asgari ücretlinin aylık maaşına denk geliyor. Aralık-mart ayları arasında Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın elektrik faturası 3 milyon 614 bin 684 TL geldi. Günlük elektrik masrafı 40 bin liranın üzerinde olan Saray’ın yıllık elektrik gideri ise 14 milyon lirayı geçiyor.

Keyfî uygulamalarla eğitim dibe vurdu

‘Paralel’ paranoyasının gizlediği gerçeklerin başında eğitim sistemi geliyor. Yaz-boz tahtasına dönen eğitimin mevcut durumunu son 15 yılda değişen bakan ve sınav sayısı özetliyor. Son 15 yılda 7 bakan 20 sınav sistemi değişti. 228 bin derslik açığı ise okulların fiziki altyapı eksikliğini ortaya koyuyor. 300 bin öğretmen adayı atanmayı beklerken okullardaki öğretmen açığı 70 bin ücretli öğretmenle giderilmeye çalışılıyor. Yine son 5 yılın Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) sonuçlarının analizi, eğitim kalitesindeki dramatik düşüşü gözler önüne seriyor. Sınavda  sıfır çeken aday sayısı her geçen yıl artıyor. Okullarda liyakat yerine siyasi ve sendikal etkiler ağır basmaya başladı. Geçtiğimiz yıl haziran ayında 16 bin okul müdürü görevinden alındı ve yerlerine yandaş sendikaya bağlı müdürler getirildi.

Benzindeki artış sürücüleri üzdü, Maliye’yi sevindirdi

Türkiye akaryakıt fiyatlarının da en pahalı olduğu ülkelerden biri. Geçtiğimiz aylarda dünyadaki petrol fiyatlarında yaşanan sert düşüşün Türkiye’de benzin fiyatlarına etkisi çok zayıf kaldı. 2015 Ocak’ta dünyada petrolün varili yüzde 58 düşerken, Türkiye’de ise benzin ve motorindeki ucuzlama yüzde 18-19 civarında kaldı. Yüksek vergi, ucuzluğun önündeki en büyük engel. İstasyonda aracının 55 litrelik deposunu dolduran bir sürücü, benzine 65 lira verirken Maliye’ye 156 lira vergi ödüyor. Motorinin ise 66 lirası ürüne, 119 lirası Maliye’ye gidiyor. Sürücüler son zamla istasyonda 1 litre motorine 4 lira öderken benzinin fiyatı da yeniden 5 liraya dayandı.

Kamu, lüks makam aracında sınır tanımıyor

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’e alınan ve piyasa değeri 1 milyon liralık Mercedes kamudaki lüks araç israfını da gözler önüne serdi. Vatandaşın ödediği vergilerle bu sene 2’si Cumhurbaşkanlığı’na, 20’si Başbakanlık’a olmak üzere 50 lüks makam aracı daha alınacak. Öte yandan kamu idarelerinin elindeki araç sayısı giderek artıyor. Belediyeler hariç 2006’da 78 bin 50 olan araç sayısı 2014 sonunda 96 bin 501’e yükseldi. Bu yıl 2 bin 178’i binek toplam 8 bin 417 yeni araç alımı yapılacak. Taşıt kiralama giderleri ise 2010’un 9 aylık döneminde 39,4 milyon lira iken geçen yıl, 171,6 milyona yükseldi. Öte yandan lüks bina kiralama giderleri de her yıl katlanarak artıyor. 2010 yılı Ocak-Ağustos döneminde 260,9 milyon lira olan kiralama giderleri, geçen yılın aynı döneminde 467,3 milyona çıktı.

Sağlıkta alarm, hastane kuyruklarına geri dönüş

Vatandaşın cebinde sağlık için çıkan para son 4 yılda yaklaşık 3,5 kat arttı. Sosyal Güvenlik Bakanlığı (SGK) verilerine göre, 2011 yılında vatandaşın cebinden 1 milyar 785 milyon lira katkı payı ve reçete parası alınırken bu rakam yüzde 215 artarak 2014 yılında 5 milyar 600 milyon liraya çıktı. Sağlık için sigorta primi kesilen vatandaştan ayrıca doktor muayenesinden sonra her muayene başına 5 ile 15 lira arası muayene katkı payı, reçete yazılan her ilaç için ilave 1 lira, 10 gün içinde ikinci kez aynı branşa doktora gitmek zorunda kalan vatandaştan ekstra  5 lira alınıyor. Özellikle devlet hastanelerinde ameliyatlar yapılamıyor. Geri gelen kuyruklar hastaları bezdirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘hayalim’ dediği şehir hastaneleri hayal oldu. 2013 yılında temeli atılan şehir hastanelerinde hiçbir ilerleme kaydedilmedi. Birçok hasta yüksek ücretler ödeyerek özel hastanelere gitmek zorunda kalıyor.

Fiyatlar cep yakıyor, vatandaş pazardan eli boş dönüyor

Dünya gıda fiyatları Nisan ayında beş yılın en düşük seviyesine geriledi. Yıllık düşüş yüzde 19’u buldu. Türkiye’de ise sebze-meyve ortalama yüzde 26, gıda yüzde 14 arttı. Patates gibi bazı temel ürünlere göre 2-3 misli zam geldi. Kırmızı etten zeytinyağına, taze sebzeden süt ürünlerine, bakliyata, kuru meyveden sıvı yağa, salçadan çaya kadar birçok ürünün fiyatı yüzde 10 ila 164 oranında pahalandı. Aileler, bütçede önemli yer tutan gıda pahalandıkça giyim, eğitim gibi harcamalarını kısmak zorunda kalıyor. Birçok temel gıda maddesinde yüzde 100’leri bulan artışlar yaşandı. Mercimek 6, fasulye 7 liraya yükseldi. En temel besin maddelerinden biri olan patatesin fiyatı son 4 ayda yüzde 80 arttı. Süt ürünleri de zamdan nasibini aldı; son bir yılda ortalama yüzde 26 arttı. Çiğ süt 1,15 TL’ye satılırken market raflarında litresi 3,5 TL’yi geçiyor. Fiyat artışının en çok hissedildiği gıda ürünlerinin başında kırmızı et geliyor. Geçen yıl ocak ayında kilosu 27 lira olan dana kuşbaşı, 36 liraya çıktı. Önceki sezon üretici çıkış fiyatı 7 lira olan sızma zeytinyağı, 12 liraya çıktı. Zeytinyağının market fiyatı ise 20 lirayı buluyor.

Dış politikada hezimet; sıfır sorundan sıfır komşuya

Türkiye’nin ilk 8 yılındaki başarılı dış politikası son dört yılda adeta iflasın eşiğine geldi. Sıfır sorun siyasetiyle yola çıkan AKP iktidarı, AB ile ilişkileri buzdolabına aldı. Suriye, Mısır ve Irak gibi komşularıyla köprüleri attı. Dramatik tabloya, büyük ölçüde 2011’de başlayan Arap Baharı’nı doğru okuyamamadan kaynaklandı. Yanlış politikalar, sıfır sorundan sıfır komşuya kapı aralarken ihracatçı için mal satacak pazar da bırakmadı.  

Suriye’de 191 bin insan hayatını kaybetti, 7,6 milyon insan evinden oldu

Mart 2011’de başlayan iç savaştan Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed’i sorumlu tutan Türkiye iç savaşa, doğrudan müdahil oldu. AKP hükümetinin beklentilerinin aksine, 5 yılda Suriye’de Esed rejimi yıkılmadı. Son olarak gerçekleştirilen ‘Şah Fırat’ operasyonu ile Türkiye’nin yurtdışındaki tek toprağı bir bilinmeze terk edildi. Komşu ülkede bugüne kadar 191 binden fazla insan hayatını kaybetti. 7,6 milyon insan evinden yurdundan oldu.

Musul başkonsolosu ve 48 vatandaşımız IŞİD tarafından 101 gün rehin alındı

Suriye ve Irak’ta ortaya çıkan IŞİD, El Nusra gibi radikal terör örgütleri Türkiye’nin komşusu oldu. Irak’ta gücünü artıran IŞİD, Türkiye’nin Musul Başkonsolosu ile beraberindeki 48 kişiyi geçen yıl Irak’ta kaçırdı. Rehineler 101 gün sonra serbest kaldı.  

Türkiye’nin Kahire Büyükelçisi ‘istenmeyen adam’ ilan edildi

Ortadoğu’nun en önemli ülkelerinden Mısır’da askeri darbe ile Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin devrilmesinin ardından Kahire ile ilişkiler gerildi. Dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan, meydanlarda rabia işaret yaparken, yönetime el koyan Sisi’ye ağır hakaretlerde bulundu. Yeni yönetim, gerginlik nedeniyle Türkiye’nin Kahire Büyükelçisi’ni ‘persona non grata (istenmeyen adam)’ ilan etti.  Mısır yönetiminin Türk elçiyi göndermesinin ardından, Ankara da yerine yeni büyükelçi ataması yapmadı. Şu anda Mısır’da Türkiye büyükelçisi bulunmuyor.

Libya hükümeti, Türk şirketlerini kovma kararı aldı

Türkiye’nin Ortadoğu’da diplomatik ilişkilerde yaşadığı başarısızlıklar bu kez de Türkiyeli şirketleri vurdu. Libya hükümeti Türk şirketlerini ülkesinden kovma kararı aldı. Türkiye’nin Libya’da halen bir büyükelçisi bulunmuyor.

Beyaz Saray tarihinde ilk defa bir başbakanı yalanladı

Geçen yıl dönemin başbakanı Erdoğan, Obama ile görüştüğünü söyleyerek Fethullah Gülen Hocaefendi’nin iadesini istediği ve Obama’nın da buna olumlu cevap verdiğini söylemişti. Ancak Beyaz Saray’dan üst düzey bir yetkili “Başkan Obama’ya Sayın Gülen ile alakalı atfedilen cevap gerçeği yansıtmıyor.” diye açıklama yaptı. Erdoğan 2013’te “Kosova Türkiye’dir, Türkiye Kosova’dır.” dedi; Sırbistan Cumhurbaşkanı Tomislav Nikoliç, Türkiye ve Bosna-Hersek’le devam eden üçlü liderler zirvesine artık katılmayacağını açıkladı. Nikoliç, ‘skandal sebebiyle Türk hükümetinden özür beklediklerini’ ifade etti.

İhracat geriledi, işsizlik zirvede

Ekonomideki son aylardaki büyük daralma en ciddi etkiyi istihdam cephesinde gösteriyor. Türkiye ekonomisi 2014 yılının son çeyreğinde yüzde 2,6 büyüdü. Düşük büyümenin, 2015’in ilk çeyreğinde de süreceği tahmin ediliyor. Ekonominin en önemli göstergelerinden biri olan ihracat cephesinde de negatif tablo büyüyor. Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin verilerine göre nisan ayında ihracat geçen yılın aynı ayına göre yüzde 9,8 geriledi. Yılın ilk 4 ayında toplam ihracat ise yüzde 8,1 gerilemeyle 48 milyar 951 milyon dolar olarak gerçekleşti. Son 12 aylık ihracat geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 1,6 azaldı. Ekonomideki bu daralma, işsizliği zirveye çıkardı. TÜİK’in ocak ayı verilerine göre işsiz sayısı geçen yılın aynı dönemine göre 454 bin kişi artarak 3 milyon 259 bin kişi oldu. İşsizlik oranı ise 1 puanlık artış ile yüzde 11,3’e yükseldi. Genç işsizlerde bu oran yüzde 20 olarak gerçekleşti. Öte yandan ‘son bir ayda iş aramadığı için’ TÜİK’in işsiz saymadığı 2,5 milyon işsiz de eklenince toplamda 5,8 milyon kişi işsiz durumda.

Sınavsız personel alımı ve ‘VIP torpil’de rekor

AKP döneminde kamuya sınavsız, torpilli personel alımları zirve yaptı. Hayatında bir kez bile KPSS’ye girmeden memur yapılanlar arasında lise mezunları ile henüz 18 yaşına yeni basan pek çok kişi bulunuyor. Eş dost kadrolaşmasının kılıfı olan istisnai kadro atamaları AKP döneminde ikiye katlandı. Ballı maaşın olduğu kadrolara sınavsız atamaya imkan veren bu yöntem, en çok valiliklerin özel kalem müdürlükleri üzerinden hayata geçiriliyor. Özel kalem müdürü olarak atanan bakan ya da milletvekili yakını, bu kadroda birkaç gün çalıştıktan sonra maaşı yüksek bir kamu kurumuna tayin ediliyor. Devlet Personel Başkanlığı verilerine göre 1993 ile 2003 yılları arasında bin 285 kişi istisnai kadrodan devlet memuru oldu. 2004 ile 2014 yılları arasında bu rakam iki bin 91 kişiye yükseldi. TOKİ, 234 kişilik VIP torpil listesiyle başı çekerken İçişleri Bakanlığı’nda 141 kişi, istisnai kadro üzerinden memur oldu. VIP kadrolaşma adliyelere de sıçradı. Sadece Şubat-Mart 2015’te 11 ilde sözleşmeli ve kadrolu bin 703 personel torpille adliyelere alındı. Bunun yanında KPSS puanları yüksek olmasına rağmen binlerce aday kamu kurumlarına giremedi. Seçim öncesinde adliyelerdeki kadrolaşmaya hız veren Adalet Bakanlığı önümüzdeki dönemde de bin 218 sözleşmeli personel alacağını duyurdu. 2011’den sonra kadroya alınan sözleşmeli personelin sayısı 300 bin. Bunların büyük bir bölümü, KPSS şartı aranmaksızın işe alındı. Çalışma Bakanlığı verilerine göre de, 2006 yılından itibaren 28 bin kişi, KPSS’ye girmeden kamuda görev aldı. Memur yapılan bu kişiler daha sonra kadroya alındılar.

Mafya ve çeteler yeniden sokaklara indi

Paralel paranoya en fazla ülkenin güvenliğini etkiledi. 17/25 Aralık yolsuzluk operasyonlarından sonra son bir yılda ülke genelinde 60 bin polis tayin edildi. 400’e yakın emniyet müdürü meslekten ihraç edilirken 75 emniyet müdürü de hukuksuz bir şekilde tutuklandı. İç Güvenlik Yasası ile alanında uzmanlaşmış bin 776 emniyet müdürü bir gecede emekli edildi. Terör, istihbarat, asayiş, organize, narkotik gibi şubelere trafik, inşaat ve emlak şube gibi alakasız yerlerden polisler atandı. Dahası suça bulaşmış sicili bozuk emniyetçiler önemli görevlere getirildi.

Uzman polislerin devre dışı bırakılmasıyla Türkiye adeta suikast ve cinayet üssü haline geldi. Zeytinburnu’nda “Özbek Hoca” lakaplı Abdullah Buhari (38), 11 Aralık’ta din dersi verdiği İhsan İlmi Hizmetler ve Yardımlaşma Derneği’nin önünde uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti.

Bu olayın ardından Çeçenistan’da Rusya’ya karşı savaşan Kaim Saduev’in Başakşehir’deki evinde zehirlenerek öldürüldüğü iddia edildi. Son olarak geçen ay Tacikistan’da oluşan “Grup 24” adlı muhalif hareketin lideri olarak bilinen Umarali Kuvatov, Fatih’te uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti. 24 Aralık’ta oto galericilik yapan işadamı Ali Ekber Akgün İstinye Bayırı’nda trafik ışıklarında beklerken silahlı saldırı sonucu yaşamını yitirmişti. Aynı günün akşamında ise İstanbul mafya çatışmalarına sahne oldu. Olayda ünlü mafya babası Sedat Şahin’in kardeşi Vedat Şahin ve adamı Ferdi Topal öldü. Bu önemli cinayetlerin failleri hâlâ bulunamadı.

 


http://herkulhaber.net/genel/iste-paralel-safsatasiyla-vatandastan-gizlenen-gercekler/3193/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder